26 Mart 2018 Pazartesi

Büyüdüm demekle büyümez insan....

zaman: Mart 26, 2018 0 yorum
Bizler yeri geldiğinde kendimizi büyütüp, yeri geldiğinde küçültmeyi seviyoruz, kararlarımızın doğru olacağını artık  büyüdügümüzü vurgulayarak dile getirdiğimiz, yanlislarimizda henüz yaşımızın az olduğunu dile getirerek küçültmeye çalıştığımız gibi .. Yaş adlandırdığımız insanın doğduğu andan itibaren var olduğu ana kadarki geçen zaman koleksiyonu, yaş dediğimiz her yıl değişen rakamdır .. Birisinin sadece yaşını sorarak o insan hakkında  fikir elde edemeyiz ve yaşına dayanarak karşımızdaki kişiden akıl veya olgunluk beklemegimiz asılsızdır .. Çünkü bir insanın oluşumu yalnızca yaşla belirlenmiyor, bu her insan için Bireysel ve hangi yaşta kendini kavrayıp,  biçimlesecegi soru altindadir ve bunun en güzel örneği "“akıl yaşda deyil, başdadır..”" ifadesi olabilir. Bu  insanlarin konumu, kararları, istekleri ve arzularına başlıca etkiliyor .. Öyleki yetişkin bir insan artık ne istediğini bileceği takdirde, orta yaş mensuplarından bazıları hala ne istediğini bilmiyor ve ait olduğu yer olmadığından kendini toplumda yabancı hissediyor .. Bazıları asla kendini tanımıyor, yaşa doluyor belki ama ha'la akli cogu seye ermiyor. . Hayat insanı büyütmedikce yaş insanı büyütmez, sorumluluk sahibi olmayinca, kendini tanımadıkca, ayakları üzerinde durmayı basarmadıkca, o yükü hissetmedikçe büyümüyor insan, zahiren yaşlansa da, büyümüyor içten .. Yaş bize kendinden eminlik vermiyor, biz onu kazanıyoruz, yaş bizi büyütmüyor, biz tirmaniyoruz, yaş bize olgunluk vermiyor, hayatı tanımlayıroruz .. Değişime çalışıyoruz, büyümeye, büyüdükçe  cogusu küçültüyor  sevgisini, azaltarak merhametini, tüketiyorlar bir birini .. Büyümek için başkalarını küçültüyorlar  nedense, gücsüzün yanında güçlü hissetmekle güçlü olmaya çalışıyolar sanki, acaba kimi kandırıyoruz?! .. Büyüdüm demekle büyümez insan, yaşa bağlı kalmaksızın asıl büyüklük kendimizle birlikte büyüttüğümüz vicdanımız, ahlakımız, bilincimiz ve zekamız, bilgimiz ve  seven kalbimiz ve merhametimizle ölçülüyor ..


11 Şubat 2018 Pazar

Dostoyevski - Suç ve Ceza

zaman: Şubat 11, 2018 0 yorum
Nitekim, hiç kimse her devirde yaşayamaz ancak ruhsal olarak yaşamasi mümkündür. Yaratılışından bu yana yaklaşık 250 yıl geçmesine rağmen, sadece sevgili bir yazar olmaya gönüllü olmakla kalmaz, aynı zamanda Nitcenin tabirince söylesek,yalnız "fevkaleinsan"ın işidir.
On dokuzuncu yüzyılın büyük bir Rus yazarı olan Fyodor Mikhaylovich Dostoevsky, dünya edebiyatının gelişimini ve felsefi ve estetik fikirlerini derinden etkiledi. Dostoyevski realizm temelinde insanlık trajedisi, ezilen ve hakaret edilen kişinin trajedilerini yaziyor. Bu kişilerin bir tanesi, "Suç ve Ceza" adlı romanın kahramanı olan ve okuyucuların dikkatine sunulan Raskolnikov'tur. Yazar, kahramanın hümanist niyetleri yansıltmaya çalıştığı yolu reddetti ve kaçış yolunu insanın gerçeklikle barışmasında öne sürdü. Ayrica yazini okudukdan sora Lev Kulidzhanovunf 1970 yilina ait filmi sizlerle paylasicam. Izlemek isteyenler Turkce Alt yaziyla buraya tiklayip → (Suç ve Ceza ) ← izliye bilir :)
Bu zamana kadar okuduğum yazarlara kadar, belki de hiçbir yazar Dostoyevski Raskolnikov üzerinde çalıştığı kadar kendi kahramanı üzerinde bu kadar calişmamişdir.Dostoyevski bu eserinde sadece Raskolnikovu degil, diğer karakterleri gozumuzun onunde canlandirmişdir.Bu kitabı okurken insan, sanki tarihin belli döneminde yaşamış şahsiyetler hakkında okuyor, edebi Hayâlî karakter,olmasını unutuyor.Eserin felsefi gayesi basit: "İnsanlığa büyük yarar için insan bazı kurallardan hice saya bilir mi?" Roma'nın felsefi gayesinin izahı ise Raskolnikovun dilinden boyle soyleniliyor:
Benim insanları olağanüstüler ve sıradan olanlar diye bölümlememe gelince, bunun biraz keyfi bir bölümleme olduğunu itiraf ederim; çünkü ben zaten kesin sayılar üzerinde durmuyorum. Ben öne sürdüğüm ana düşünceme inanıyorum. Bu ana düşüncenin özü şudur: insanlar doğa yasaları gereğince, genellikle iki biçime ayrılırlar: aşağılar (sıradanlar), ki bunların biricik görevleri, kendileri gibi olanların çoğalmalarını sağlamak, bu işin aracı olmaktır; ve kendi çevrelerine yeni bir söz söylemek yetenek ve dehasında olanlar. Doğaldır ki, bu arada sınırsız sayıda alt bölümleme yapılabilir. Ama bu iki ana bölümün ayırt edici çizgileri oldukça keskindir. Birinciler, yani kendileri gibi olanların çoğalmasına araç olanlar, doğaları gereği tutucudurlar, uysaldırlar, boyun eğerek yaşarlar ve boyun eğmeyi severler. Bence de bunlar uysal ve boyun eğici olmak zorundadırlar, çünkü bu onların görevleridir ve burada onlar için aşağılatıcı bir durum söz konusu değildir. İkinci bölümdekilerse, sürekli olarak yasaları çiğnerler, yıkıcıdırlar, ya da yeteneklerine bağlı olarak, yıkıcılığa yatkındırlar. Bunların işledikleri suçlar, doğaldır ki, son derece çeşitli ve görelidir; ama büyük çoğunluğu, birbirinden apayrı nedenler ileri sürerek, daha iyi şeyler adına şimdinin yıkılmasını isterler. Bunların ülkülerini gerçekleştirmeleri için, cesetlerin, kan göllerinin üzerinden atlamaları gerekse, bence, kendilerine bu izni, vicdan rahatlığıyla verebilirler; tabi bu söz konusu ülkünün ne olduğuna, boyutlarının ne olduğuna bağlı olan bir şeydir, bu noktaya dikkatinizi çekerim. 

Raskolnikov düşünyor ki,yaşli kadinın paralariyla  bir birçok bilimsel bulgu ve beşeriyyet için diger hayirli işler yapılabilir.Yani bir bitin(Raskolnikov cemiyyet için gereksiz,tamamen kendi cikarlarinini dusunenleri boyle adlandıriyor) mahv olması sonucunda bu kadar işlerin sonuca gelmesine degmezmi?O defalarla kendisinin yerinde  Napoleonun oldugunu epmati yaparak düşünür.O  bunlari yapar mı??Ve anliyor ki,o da aynisini yapardi.

Eserden-  "Gidiyorum. Hemen şimdi. Bu utançtan kurtulmak için kendimi sulara atmak istedim, ama köprüde, suyun üstünde dururken, kendimi şu ana kadar güçlü gördüğüme göre, şimdi de utanca dayanmam gerektiğini düşündüm. Bu, gurur değil mi, Dünya?" "Gurur, Rodya."

Ancak bu görevi yerine getirmek için vicdan azabının üstesinden gelmek gerekiyor Raskolnikov bu görevi yerine getiriyor, vicdan azabın üstesinden de geliyor.ancak sonuna kadar yapamadi yari yolda çekindi .Raskolnikov, bir zamanlar Napolyon'un kendisi olduğunu fark etti. Napolyon olamazdı Belki de Napolyon'da cesur ve akıllıydı ama bu "olağandışıligi"  kendinde göremedi.  görmek istedi, ama olmadi.

Eserden- Sonya, yasa. akılca ve ruhça kim daha sağlam ve güçlüyse, insanlara onun buyuracağını biliyorum artık. Kim daha yürekliyse, haklı olan da odur. her şeyin içine tükürmekte, aldırmazlıkta en ileri gidenler, yasa koyucu olurlar. Herkesten daha gözü pek olan, herkesten daha haklıdır. Bugüne kadar böyle gelmiş, Bu bundan sonra da böyle gidecek. bu gerçeği ayırt edemeyenler kördür!”

Onu da  belirtiyimki, onun bu fikirlerini kimse kabul etmiyor və hiç kim onu hakli oldugunuda dusunmuyor.Raskolnikovuda sasirtan yalniza bu oluyor.
   Bu eser yazari dahada sevmeme neden oldu. Ve Ha'la Dostoyevskinin tum eserlerini okumakla mesgulum :)  Keyifli okumalar ;) 

9 Şubat 2018 Cuma

Dostoyevskiye ithafen..

zaman: Şubat 09, 2018 0 yorum
Sevgili dostum Dostoyevski. 

Seni bundan daha güzel olduğuna şüphesiz inandığım başka bir dünyaya uğurlayalı bugün 137 yıl olmuş. 

Burası hâlâ aynı Dosto, merak etmene gerek yok sen ne yazdıysan olan biten o. İnsanlar içlerindeki başka insanlarla didişip duruyorlar. 
Belki sen son saatlerini yaşarken mevcut dünya hâlinin senden sonra daha iyi olabileceğini umarak, biraz da hayıflanarak yumdun gözlerini. Ama inan dostum biz; geride bıraktıkların senin yazdıklarını okuyarak ancak tahammül edebiliyoruz buraya. 
Savaşlar,ihanetler,sahtelikler,ikiyüzlülük,çıkarcılık,vefa yoksunluğu,kötülükler,insanlar sonra yine savaşlar .. İnsanlıksa  yavaş-yavaş ölüyor.
Neyse sözü çok uzatmayayım; Prens Mışkin, Raskolnikov diğerlerine selamlarımı ilet, kendine iyi bak. En kısa zamanda görüşmek umuduyla.

31 Ocak 2018 Çarşamba

Franz Kafka- Dönüşüm

zaman: Ocak 31, 2018 1 yorum
Sabah uyandığında, Gregory korkutucu bir böcek haline geldiğini görür.

Dürüst olmak gerekirse, bu küçük  eserin çok anlamlı olduğunu ve bu kadar ağır bir edebi yük olan bir sözcük-dil bilgisele  yüklene bilecegini beklemiyordum. Eser hakkında tesadüfen ilgi sahibi oldum ve sonuçta, ne olursa olsun, bu eseri okurum diye karar verdim.  Öncelikle, terminoloji hakkında bilgi edinelim, çünkü bütün resmi o olmadan göremeyiz. Bazı terimlerı açıkladıktan sonra, eserin bende yaratdigi izlenimlerini ve insan doğasının çok önemli nüanslarını işaretleyeceğim.

Böcek canlı bir türe ait  degilmi? Farklı kategorideki biyologlar tarafından incelenen milyonlarca türe sahipler, ancak neden eserin kahramanı böcege dönüşüyor? Bu noktayı açıklığa kavuşturmak için yazarın düşüncesini çok yakından tanımak ve "Franz Kafka'nın herhangi bir insana bakarken ne düşündüğünü ve hissettiğini" bilmemiz gerekir ". Soruyu cevaplamaya çalışmalıyız. Böcek mizacının ve sogukkanliligin diğer canlıların sınırlamalarını sembolize ettiği düşünülür. Böceklerin gerilemeyi, düşüşü sembolize edebileceğini düşünebiliriz. İnsanın yalnızca bilim ve felsefeye ha'la belirsiz olduğu böcekler olabileceğini düşünebiliriz. Dönüşüm, basit bir terim olarak bir dönüşüm değişikliği anlamına gelir. Hayatta her şey başka bir şeye dönüşür. Su neden buhara dönüyor? Çünkü kural, 100 santigrat derecedeki suyun gaz haline gelmesi. Bunun kimin düşünmesini ya da bunu kinin icat etdigini  yazması o kadar önemli değildir. Asıl konu bu özelliği anlamaktır. Sadece anlayış bizi birçok şeyi düşünmemize neden olur. Yani insanı etkileyen şeyin altında özellikler, yazılı kurallar ve yasalar nelerdir? Ölenlerin hikayeleri ve efsaneleri, psikolojik travma ve şiddetli çocukluk yaşayan liderlerin hikayeleri bize bir şeyler anlatıyor mu? Böylece, bu terimin detaylı analizi ve anlaşılması, tekrarlama, anlama, bize "Dönüşüm" kelimesinin anlamının büyük kısmını açıklar.

Tanidigim her kes, bana karamsar şeyler okuma diye söylüyor. Hayır, edebiyyata, felsefeye, sanata kötü  karamsar veya mutlu sonlar gibi gruplara ayırmak ve seçmek yanlıştır bence. Sanatsal edebiyatın işlevi, insanları mutlu etmek değildir. bedbahtlikda değil. eger bir kitabi okudukda karamsarlaşip bunalima giriyorsaniz daha pişmediginizi eminlikle söyliye bilirim . İlginç bir şekilde, sanatsal literatürü,felsefenin,sosyolojinin, pisikolojinin asıl görevi düşünme alanını genişletmek ve iç evreni zenginleştirmektir. İşte bu nedenle, bu eserin de  okudugum cogu kitaplar gibi şahsen beni böyle bir sonuca götürdüğünü söylüyorum.
Sabah uyandığınızı ve dün gece yatarken uyanmadığınızı düşünün. Ailenin görmek istemediği gibi değilsin. Genellikle, yolunda olmayan ne var. Bunu her geçen gün anlıyorsun. Bir gün uyanıp çevrenizdeki insanlara benzemediğinizi görürsünüz. Bir gün uyanırsınız ve mümkün olduğunca keyif alamayacağınıza inanıyoruz. Bir gün uyanırsın ve 12 ayaginiz ve zırhınizin olduğunu fark edersiniz ...

Boyle diyelim , Gregory Zamsa gibi, böcek olmanız da gerekmez. Bir böcek haline geldi ve çevresi tarafından kabul edilmedi. Daha önce hiç doğmamış gibi sevdikleri tarafindan mahv edildi. Gregory his etdiklerini sizde hissedebilirsiniz. Mutasyona gerek yok. Sadece çevrenizin üzerinde anlaşamadığı şeylerle uğraşın. Örneğin, baskalari gibi olmayip guzel yonde farkli olun herkeslesemeyin.  İşte düşünceleriniz, vücudunuz değişiyor ve en önemlisi sesiniz bile. Söylediklerinle sadece onlara gideceksin. Gregory'nin sesi  o kadar degişıyorki ve bu sesi ailesi tanınmıyor.  Etrafı için farkli olan subjektin sesini duyduysaniz, anlamak sizin için kolay olur. .Ve iste hayat senden yan geciyor. Seni kabul etmiyorlar. Nefret sahibi oluyorsun. Dikkatli ve detaylı dusundugunuz anda , 
kendinizi Gregor'un yerine koya bilirsiniz.

Bu ne anlama geliyor? Nasıl bir kişi böcek haline gelebilir? Ilahi bir güç müdür? Böyle bir dönüşüm mümkün olabilir mi? Evet, belki de içsel gücün iç kuvveti Gregory'ni her zamanki yaşam biçiminden dönük ve boş işten kaçınması için yapmıştır.
 Insanların içinde yalnızlığın, tenhalığın  hikayesidir. Bu absürdizm değildir. Bu sadece günlük bir gerçektir. Bu gerçeğe ulaşmayı başaranlar, bunu iyi anlayabilir. Benzer konulardan kenar insanlar anlamakta zorluk cekerler..

En önemlisi Gregory ailesinin ilişkileri. İşte birçok sorunun cevabı. İnsan tabiatinin ve psikolojisinin ifşası.. Böceye donen  Grigoru'nun ailesi, onu odasında haps eder ve odasını boş , kirli olarak odasında bırakır. Ailesi ondan igreniyordu. Yabancilarin gözlerinden korumaya çalıştı. Elbette ebeveynlik şartları aynı olmalıydı. Sonuçta, "Bakın, bu benim oğlum ya da kızım" demezseniz, o zaman çocuğunuzun anlamı yoktur. Ailesi  onu  daha sevmiyor. Gregory kendi içinde, diyorku, beni olduğu gibi kabul edin. Sizi seviyorum ve sizinle olmak istiyorum. Böcege bak ve içindeki insanı bul. Yok. İnsan bilinci boyle calişmıyor. İnsanların büyük çoğunluğu sadece neyi istemediğini, neyi sevmediklerini, neyin belirsiz olduğunu unutmak istiyorlar. O odada bir böcek vardı. Ezdim. Artık değil. Ve hizmetci onu supurup cope attı. Her şey geride kaldi. Ama o insandi.

Gregory Zamza. Ailesini o kadar çok seviyor ki, tüm hayatını onlara adadı. Kendini unutuyor. Bocek oldukdan sonra ailesi ondan nefret etmeye başlar.  Boyle insanlara insan değil, onlara bir insan dememeliyim. Onlar sadece ticari canlı bir sürüsü gibiler. Oğulları herkesten daha kötüye gittiğinde nefret ve tiksinti kaynağı oldu. İnsanlık derhal unutuldu. Sen değişirsin ve eğer kendinle rahat hissetmezsen, sana sırt çevirirler. Kişisel dönüşümü anlıyorsunuz, ancak onu görüyorsunuz, ancak önemli olan etrafinin dönüşümünün dönüşümesidir. Yuz dondermek aynı zamanda bir tür dönüşümdür, sadece bir türüdür. Siz değişirsiniz, ancak kalbin derinliklerinde aynı kişi olduğunuzu anlamıyorlardir. Hala onları sever durursun. Gregory, samimi aşkıyla ve ailesini yoksulluktan korumaya olan arzusuyla çok samimi fedakarlıklar yaptı.


Kafka'nın eserlerine bir eleştiri yazmak zordur. Çok  sey yazabilirsiniz. Yaratıcılığına dair cok sey okuduğum kişi olmasına rağmen, Kafkaseverlerle çok fazla iletişim kurdum ve biraz hayal gücüm var diye bilirim. ve uzun zamandur  Kafka'nın  bir cok eserleriyle tanışmak zorunda kaldım. Bu yazıyla anladığım şeylerden bazılarını iletmeye çalıştım. Bir kitap okurken dikkatle bakıyorum, bir eser ya da bir film hakkında rahat bir fikir uretebiliyormuyum yoksa henuz degilmi? Bu eser hakkında rahatça konuşmak bana gore kolaydi. İnsanlar birçok duyguya maruz kalır ve en önemlisi, bazi kitaplarda belirli sonuçlara ulaşmak için  belirli bir süre gerekir. Cunki bir kitabi  sirf okumak icin, yada boyle soyleyim ovunmek gosteris icin okursak o kitabi asla anlayamazsiniz. Bir kitabi sirf anlamak icin okumakdan yanayim. Onun icinde beynimde bazi kitaplari okumak icin  belirli sonuçlara ulaşmak için  belirli bir süreye biraktim. Ve bir kitabi okumadan once yazarlarin hayat hikayelerini okumanizi tavsiye ederim hayat hikayelerini okursak yazarlarin bize ne anlatmaya calisdiklarinida anlamamiz  dah kolay olur.Benden bu gun bu kadar.Kitapla kalin 😊


17 Ocak 2018 Çarşamba

Aynılaşma gibi büyük bir tehlike sarıyor dünyayı.....

zaman: Ocak 17, 2018 0 yorum


İnsanlar kendi başına birkaç imaja sahiptirler ve boyleki oldukları gibi değil, istedikleri kimliğiyle kendilerini tanitirlar. Belki böylelikle daha çok ilgi kazanıp, daha çok sevilmek dusuncesi veya umuduyla, ya da her neyse .. Aslında var olmayan karakteri canlandırdıkca içten içe korku sarar bu kişileri, ya gerçek kimlikleri ortaya çıkarsa, ya bir gün sahip olduklarını tam da kazandım derken kaybederse diye telaşa kapılırlarsa da, gerçeği söylemek cesaret gerektirdiğinden, sirf cesaretsizlik ve özgüvensizlikden doğan sahte kimliklerle, yansıtmaya çalışılan yaşam tarzlarıyla gidebildiği kadar yaşamlarını sürdürmeyi tercih ediyorlar .. Belki de tek sorun bu kişilerin kendileriyle yüzleşememesinden  , hayatlarını olduğu gibi kabullenememesinden doğar. Yani bu kisim insanların çelişkiləri kendileriyledir. Bazi insan kendi içinde kabul etmediği şeylerin diğerleri tarafından da kabulmemesinden korkuyor, ancak  unutmamak gerekirki perdeyi çekmekle gece olmaz, nedeki ışık yakmakla sabah .. İnsanları zorla, yalanlarla, olmayan kimliyinizle, boş hayallerle, gizlemeye çalıştığımız kusurlarla yanınızda tutamazsinizki .. Düşünün bir de insanlar sizi olduğunuz gibi tanır ve kabul eder, maddi, manevi kimliğinizi değişimeye çalışmadan .. ve siz onların yanında nasıl da mutlu ve rahat hisseder, nasıl içten gülersiniz .. Düşünün birileri tarafından sevilir örneğin, çerçeveye alınmış güzellik kavramından uzak, sizi özel kılan taraflarinizla .. Sevildiğinizi o kadar güzel hissedip, idrak ediyorsunuzki, bunu bir başkasından sormaya veya onay almaya gerek bile duymadan, sevmek sevilmek duygusu damarlarınızda dolaşmaktadır çünkü ..Çünkü aslında sevmek düşüncemizde belirlediyimiz sınırlardan çok uzakdır,.. Yani aslında birilerinden sevgi beklemeden once kendimizi sevip, olduğumuz gibi kabul etmeliyiz, ister fiziksel, ister ruhsal, kısacası her yönde .. değişemeyeceğimiz taraflarimizla barışarak, değişebilir eksik yanımız veya kabullenmedığimiz kendimizle yüzleşmeyi bilmeliyiz .. ve böyle olduğu halde insan kendinden emin adımlar atar, cesaret sergiler,  .. ve bir de her bir insanın tanımaya fırsat tanımadığı bir kimliği daha var, şehir karmaşısinda kaybetdigi, insanların sesinden duymadigi veya duymazdan geldigi , lakin en  çok aradigi ve  eksik yanlarinin tamamlayicisi olan kimligi.

7 Ocak 2018 Pazar

Yalanın ömrü 40 gün bile degil..

zaman: Ocak 07, 2018 0 yorum
Allah'ın sevgili kulu olduğunuzu hiç fark etdinizmi?! .. Biliyormusunuz bunun nasıl  bir his oldugunu, Allah varlığını o kadar büyük delillerle kanıtlanmıştır ki, onun korumasında olduğunu bilmek inkar edilemez  hal alir, meger Allah sözün gerçek anlamında en büyük koruyucu .. Sadece ona inanmak ve güvenmek, doğru yolda olup olmadığımıza küçük bir delil istemek ve hayatı Onun yol gostermesi icin havale etmek, bize en doğru kararlar almamız vazgeçilmez bir rol oynar .. İnsan bazen uzaklara bakarken ayağının altındaki uçurumu görmüyor ve o uzaklıklar olan yalan ışıltının büyüsüne kapılıp, ona ulaşmak için adımlar, o an yalan bir ses duyuyorsun "yol dümdüz devam ediyor, korkma gel ..", içindeki korkuyla "korkmuyorum" diyorsun, sana gizemli alem gibi görünen uzaklıklara giden yollardaki yokuşları görmezden geliyorsun, kaçıyorsun, duruyorsun, yıkılıyorsun .. Ve tam da sonu olmayan uçuruma yaklaştığında sanki görünmez bir el seni alıp yol kenarına koyuyor ve artık bu uçurum senin için görünmez hal olmaktan çıkıyor, artık uzaklıklar yakın olsa bile oradaki parlaklıkları göre bilmiyorsun, uçurumun karanlığı dört bir yanı sarıyor ve sen görünmez gücün Allah olduğunu idrak edip, bütün varlığınla O'na teslim , yürekten şükür ediyorsun .. Yalan insan ömrünü zehirleyen yılana benziyor, belki geçici mutluluk getirir, ancak o kimseye ebedi saadet ihsan etmiyor .. Dürüstlük belki de en büyük hataların affina yol açarken, yalan küçük hatalarda bile affedilmez olur ve yalan söyleyen kişinin yalanları onu kendisinin de haberi olmadan bir anda yere vurur .. Bazen sana karşı söylenen yalanlara şüphe duymazken, senin bir şey etmene gerek bile kalmadan, Allah bir şekilde sana isbatlar, Allah en büyük Tanık ve ne güzeli âşikâr  edendir.. Hayatta hic bir sey tesaduf  değil, doğulduğumuz ailemiz, aldığımız terbiyemiz, dünyaya açılan penceremiz, kararlarımız ve tercihlerimiz, hayatımıza giren daimi insanlar ve basarilarimiz .. Bunlar arasında görülmez bir bağ mevcuttur, inanılmaz bir düzen, inkar edilemez bir düzen .. Herşey başladığı yere geri döner, topraktan oluşan insanın tekrardan toprağa karışacağı gibi .. sahip oldukları ve kazandıklarını düşünürken insan, kaybettiklerinin farkında olmuyor bazen, ya da tam tersi, kaybettiklerine odaklanan kimse sahip olduklarının değerini bilmez .. hayat bizlere sadece bir kez verilir, o hayat ki, tekrarı yok .. ve bize verilen hayatı geriye teslim ettiğimizde, aldığımız kadar temiz olmasa bile, vicdanımız ve Allah karşısında sustura bilemeyeceğimiz gerçeklerin ağırlığını taşıyacak kadar insaflı, merhametli, dürüst, namuslu, inançlı olmamız yeter ..

 

DAN ULDUZU Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review