Mektup yazmayı ve almayı ne zaman sevdim, hiç kendim de bilmiyorum. Ama bir şeyi net biliyorum: eserlerdeki mektupları okumayi cok seviyorum.
Aşağıdaki liste, bu zamana kadar mütalaa ettiğim kitaplardan beni etkileyen ve hafızamda takılıp kalan mektupları topladim.
Halit Hüseyni "Şafak saçan bin güneş"
Celilin kızı Meryem'e mektubu
"Bir tek sen döv. Bu kez yüzüne tum kapıları açicam. Sadece kapıları açicam, seni bağrıma basıp zayıf kalbime sıkarak. Bunun ne zaman olabileceğine beslediğim, umut gibi zayıf olan yüreğime ".
Kurban Said "Ali ve Nino"
Ninonun Aliye yazdığı ve İlyas beyin mektubu
Savaş başlayana kadar Bakü'ye dönmeli olduk. Haber vermeye vaktim olmadı.
Bana kirilma. Sinirlenme. Ağlıyorum ve seni seviyorum. Yaz sezonu fark edilmeden sona ulaştı. Acil peşimden gel. Seni bekliyorum ve özlemini çekiyorum. Yol boyunca sadece seni düşüneceğim. Babam savaşın çok yakın zamanda bitecegine ve bizim tarafın zafer kazanacagina inanmaktadır. Benim ise bu karmaşa içinde halim çok kötüdür. Senden rica ediyorum Şuşa pazarına gidip bana oradan bir halı alasın. Onu almaya vaktim olmadı. halının üzerinde rengarenk küçük at başının deseni olsun. Öpüyorum seni. Bakü'de hava çok sıcak olmalıdır ".
senin Ninon
"Ali Han Şirvanşir altıya on beş dakika kala Gence köprüsünde çalıştı, makineli tüfek arkasında tuttuğu konumunda öldü. Onun cesedi köprüden kurumuş çayın yatağına düşmüştü.Bedenini sekiz kurşunla delikdeşik etmiştiler. Cebinden hatıra defteri çıktı. Allah izin verirse, bu defteri karısına ulaştıracağım. Biz sabah erken, Rus birlikleri son saldırıya geçmeden az önce onu caminin yakinlarinda gömduk Cumhuriyetimizin ömrü Ali Han Şirvanşirin ömrü gibi sona erdi ".
Ceyn Ostin "Düşüncenin delilleri"
Kaptan Venfortun mektubu
Daha sakin sizi dinleyebilirmiyim bilmiyorum. Nasıl olursa olsun sizinle mutlaka konuşmalıyım. Siz benim
kalbimi kiriyorsunuz. Yarı ölüm, yarı umut içindeyim. Bana deme ki, gecikdim ve bu aziz, değerli duygular sonsuza kadar yok oldu. Ben kendimi sekiz buçuk yıl önce kalbimi kirdiginiz zaman Size karşı olan sevgimden daha büyük kalple elinize veriyorum.
Bu ne cüretki dediniz ki, erkek kadından çabuk unutuyor ve onun sevgisi daha çabuk ölür. Ben sizden başka kimseyi sevmedim. Belki de haksız oldum, belki de zayıf ve küskün oldum, ama hiçbir zaman sevgime dönük olmadım. Sadece size göre Bata geldim. Tüm fikirlerim ve geleceğim sadece sizinle ilgilidir. Görmezmisiniz? Belki beni anliyamiyoesunuz? Eğer sizin hislerinizi okuyabilir bilseydim, hiç bu on günü beklemezdim. Artık yazamıyorum. Her an sizin dediklerinizi duydukça heyecanlanıyorum. Sesinizi alcaltiyorsunuz, ancak onu başka seslerden ayırt ede biliyorum. En iyi, en güzel mahluk! Siz gerçekten bize inanıyorsunuz.
İnanın ki, bu hisler en coşkun, en kesin ...
Ben gitmeliyim, kendi bahtimdan habersiz. Ama döneceğim, ya buraya, ya da tez bir zamanda akşamki ziyafete. Bir söz, bir bakış.. benim bu akşam sizin babanız evine gelmem veya ebediyen terk etmem için yeterli olacak
Stefani Mayer " Tutulma"
Ceykobun Bellaya mektubu
"Evet, ben de seni cok özlüyorum. Hem de çok. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmez. Bağışla".
Ceykob
Anna kaval da "35 kg umut" Qrequarın okul müdürüne mektubu
"Grand okulunun sayın müdürü !
Okulunuzda eğitim almayı çok isterdim, ancak biliyorum ki, bu imkansızdır. Çünkü
başarı derecem çok kötüdür.
Okulunuzun reklamında çilingir ve marangoz imalahatenizde, bilgisayar odanizin,
olduğunu gördüm.
Düşünüyorum ki, hayatta en önemli şey kac aldigin değildir. En önemlisi ne istemeyin.Sizin okulda okumak istiyorum, düşünüyorum ki, benim için en iyisi Granşandadır. Öyle de kilolu değilim, toplam otuz beş kilo ümidim var.
Esen kalın, Qrequar Dübosk
Not: № 1: Hayatımda ilk defa okulda okumak için rica ediyorum , hiç kendim de
anlamıyorum bana ne oluyor, galiba, hasta oldum.
Not:. № 2: Size yedi yaşım oldugunda yaptığım muz temizleyen makinesinin çizimlerini gönderiyorum "
Franz Kafka / Milena'ya Mektuplar
Kafka kaleminden çıkan en çok beğendiğim mektup ise şudur:
Ben bir orman hayvanıyım, eskiden ormanda değildim, pis bir mağarada yatıyordum (pis olması benim varlığımdan kaynaklanıyor tabii ki) o zaman seni dışarıda, açık havada gördüm, o zamana kadar gördüğüm en harika şeydin, her şeyi unuttum, kendimi de unuttum tamamen, ayağa kalktım, yaklaştım, bu yeni ama yine de tanıdık özgürlüğün verdiği korkuyla daha da yaklaştım, senin dibine kadar geldim, çok iyiydin, önünde diz çöktüm, sanki bunu yapmaya hakkım varmış gibi yüzümü eline sürdüm, o kadar mutlu, o kadar gururlu, o kadar özgür, o kadar güçlü o kadar evimdeydim ki, ve yine aynı duygu: o kadar evimde, gerçekte ormana ait olan, burada sadece senin teveccühünle yaşayan bir hayvandım. Kaderimi, bilmeden (çünkü her şeyi, ama her şeyi unutmuştum) senin gözlerinden okudum. Bu böyle sürmezdi. Şefkatli elinle beni okşasan da ormandan geldiğimi, gerçek yuvamın orası olduğunu gösteren tuhaflıkları fark edecektin. Sonra korku üzerine zorunlu, yinelemesi zorunlu konuşmalar yaptık. Bunlar beni (seni de, ama seni haksız yere) harap etti, senin için nasıl pis bir bela, ne kadar rahatsız edici bir engel olduğumu her geçen gün daha da net görüyordum. Kim olduğumu hatırladım, artık gözlerinde yanılsama yoktu, rüya korkusunu (ait olmadığın bir yerde evindeymiş gibi hissetme korkusunu) bu korkuyu gerçekte yaşadım, karanlığa dönmeliydim, gün ışığına tahammül edemiyordum, ümitsizdim, gerçekten yolunu şaşırmış bir hayvan gibi koşmaya başladım, koşabildiğim kadar koştum ve aklımda hep şu düşünce vardı: “Keşke onu da götürebilsem!” ve şu karşı düşünce: “Onun olduğu yerde karanlık var mı ki?”
Nasıl yaşadığımı soruyorsun; İşte böyle yaşıyorum…"
John Maxwell Kutzee "Rüsvayçılık" Eserin baş kahramanı Profesör David Lurinin kızı Lüsiye
Harf ve Lüsinin cevap namesi
"Aziz, Lüsi. Seni dünyalar kadar sevdiğime göre, bunları söylemeye mecburum. Sen büyük bir hatanın
eşiğindesin. Tarihin karşısında boyun eğmek istiyorsun, fakat tuttuğun yol doğru değil. Bu yol seni
liyaketden mahrum edecek, kendine saygı gosteremiyceksin. Yalvarıyorum, bana kulak ver.
Baban. "
"Aziz David,
Sen yine bana dinlememişsin. Ben senin tanıdığın insan değilim. Ben ölüyüm, neyin beni hayata geri vermeye kadir olduğunu henüz bilmiyorum. Bir tek onu biliyorum ki, burdan gidemem. Sen bunu
anlamiyorsun. Bilmiyorum, sana nasıl anlatayım. Sen bana pençelerini sıkı sıkı gözlerine sıkan üç maymunu hatirlatiyorsun. Evet, belki de yanlış yoldayım. Ama ben şimdi fermanı bırakıp mağlup bir şekilde burdan gidersem, hayatım boyunca bu yenilginin tadıcam.Ben her zaman çocuk kalamam Sen de baba hep baba olamazsın. Biliyorum ki, benim iyilgimi
istiyorsun. Ama bu konuda senin koruman bana yardım etmez, bu kez yok.
Senin Lusin ".
Ve son olarak "belirtiler kralı" Koelyonun sözlerini vurgulamak istiyorum:
Kağıt ve kalem harikalar yaratır - ağrıyı azaltır, arzuyu sağlamlaştirir, kayıp güveni geri getirir.
Aşağıdaki liste, bu zamana kadar mütalaa ettiğim kitaplardan beni etkileyen ve hafızamda takılıp kalan mektupları topladim.
Halit Hüseyni "Şafak saçan bin güneş"
Celilin kızı Meryem'e mektubu
"Bir tek sen döv. Bu kez yüzüne tum kapıları açicam. Sadece kapıları açicam, seni bağrıma basıp zayıf kalbime sıkarak. Bunun ne zaman olabileceğine beslediğim, umut gibi zayıf olan yüreğime ".
Kurban Said "Ali ve Nino"
Ninonun Aliye yazdığı ve İlyas beyin mektubu
Savaş başlayana kadar Bakü'ye dönmeli olduk. Haber vermeye vaktim olmadı.
Bana kirilma. Sinirlenme. Ağlıyorum ve seni seviyorum. Yaz sezonu fark edilmeden sona ulaştı. Acil peşimden gel. Seni bekliyorum ve özlemini çekiyorum. Yol boyunca sadece seni düşüneceğim. Babam savaşın çok yakın zamanda bitecegine ve bizim tarafın zafer kazanacagina inanmaktadır. Benim ise bu karmaşa içinde halim çok kötüdür. Senden rica ediyorum Şuşa pazarına gidip bana oradan bir halı alasın. Onu almaya vaktim olmadı. halının üzerinde rengarenk küçük at başının deseni olsun. Öpüyorum seni. Bakü'de hava çok sıcak olmalıdır ".
senin Ninon
"Ali Han Şirvanşir altıya on beş dakika kala Gence köprüsünde çalıştı, makineli tüfek arkasında tuttuğu konumunda öldü. Onun cesedi köprüden kurumuş çayın yatağına düşmüştü.Bedenini sekiz kurşunla delikdeşik etmiştiler. Cebinden hatıra defteri çıktı. Allah izin verirse, bu defteri karısına ulaştıracağım. Biz sabah erken, Rus birlikleri son saldırıya geçmeden az önce onu caminin yakinlarinda gömduk Cumhuriyetimizin ömrü Ali Han Şirvanşirin ömrü gibi sona erdi ".
Ceyn Ostin "Düşüncenin delilleri"
Kaptan Venfortun mektubu
Daha sakin sizi dinleyebilirmiyim bilmiyorum. Nasıl olursa olsun sizinle mutlaka konuşmalıyım. Siz benim
kalbimi kiriyorsunuz. Yarı ölüm, yarı umut içindeyim. Bana deme ki, gecikdim ve bu aziz, değerli duygular sonsuza kadar yok oldu. Ben kendimi sekiz buçuk yıl önce kalbimi kirdiginiz zaman Size karşı olan sevgimden daha büyük kalple elinize veriyorum.
Bu ne cüretki dediniz ki, erkek kadından çabuk unutuyor ve onun sevgisi daha çabuk ölür. Ben sizden başka kimseyi sevmedim. Belki de haksız oldum, belki de zayıf ve küskün oldum, ama hiçbir zaman sevgime dönük olmadım. Sadece size göre Bata geldim. Tüm fikirlerim ve geleceğim sadece sizinle ilgilidir. Görmezmisiniz? Belki beni anliyamiyoesunuz? Eğer sizin hislerinizi okuyabilir bilseydim, hiç bu on günü beklemezdim. Artık yazamıyorum. Her an sizin dediklerinizi duydukça heyecanlanıyorum. Sesinizi alcaltiyorsunuz, ancak onu başka seslerden ayırt ede biliyorum. En iyi, en güzel mahluk! Siz gerçekten bize inanıyorsunuz.
İnanın ki, bu hisler en coşkun, en kesin ...
Ben gitmeliyim, kendi bahtimdan habersiz. Ama döneceğim, ya buraya, ya da tez bir zamanda akşamki ziyafete. Bir söz, bir bakış.. benim bu akşam sizin babanız evine gelmem veya ebediyen terk etmem için yeterli olacak
Stefani Mayer " Tutulma"
Ceykobun Bellaya mektubu
"Evet, ben de seni cok özlüyorum. Hem de çok. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmez. Bağışla".
Ceykob
Anna kaval da "35 kg umut" Qrequarın okul müdürüne mektubu
"Grand okulunun sayın müdürü !
Okulunuzda eğitim almayı çok isterdim, ancak biliyorum ki, bu imkansızdır. Çünkü
başarı derecem çok kötüdür.
Okulunuzun reklamında çilingir ve marangoz imalahatenizde, bilgisayar odanizin,
olduğunu gördüm.
Düşünüyorum ki, hayatta en önemli şey kac aldigin değildir. En önemlisi ne istemeyin.Sizin okulda okumak istiyorum, düşünüyorum ki, benim için en iyisi Granşandadır. Öyle de kilolu değilim, toplam otuz beş kilo ümidim var.
Esen kalın, Qrequar Dübosk
Not: № 1: Hayatımda ilk defa okulda okumak için rica ediyorum , hiç kendim de
anlamıyorum bana ne oluyor, galiba, hasta oldum.
Not:. № 2: Size yedi yaşım oldugunda yaptığım muz temizleyen makinesinin çizimlerini gönderiyorum "
Franz Kafka / Milena'ya Mektuplar
Kafka kaleminden çıkan en çok beğendiğim mektup ise şudur:
Ben bir orman hayvanıyım, eskiden ormanda değildim, pis bir mağarada yatıyordum (pis olması benim varlığımdan kaynaklanıyor tabii ki) o zaman seni dışarıda, açık havada gördüm, o zamana kadar gördüğüm en harika şeydin, her şeyi unuttum, kendimi de unuttum tamamen, ayağa kalktım, yaklaştım, bu yeni ama yine de tanıdık özgürlüğün verdiği korkuyla daha da yaklaştım, senin dibine kadar geldim, çok iyiydin, önünde diz çöktüm, sanki bunu yapmaya hakkım varmış gibi yüzümü eline sürdüm, o kadar mutlu, o kadar gururlu, o kadar özgür, o kadar güçlü o kadar evimdeydim ki, ve yine aynı duygu: o kadar evimde, gerçekte ormana ait olan, burada sadece senin teveccühünle yaşayan bir hayvandım. Kaderimi, bilmeden (çünkü her şeyi, ama her şeyi unutmuştum) senin gözlerinden okudum. Bu böyle sürmezdi. Şefkatli elinle beni okşasan da ormandan geldiğimi, gerçek yuvamın orası olduğunu gösteren tuhaflıkları fark edecektin. Sonra korku üzerine zorunlu, yinelemesi zorunlu konuşmalar yaptık. Bunlar beni (seni de, ama seni haksız yere) harap etti, senin için nasıl pis bir bela, ne kadar rahatsız edici bir engel olduğumu her geçen gün daha da net görüyordum. Kim olduğumu hatırladım, artık gözlerinde yanılsama yoktu, rüya korkusunu (ait olmadığın bir yerde evindeymiş gibi hissetme korkusunu) bu korkuyu gerçekte yaşadım, karanlığa dönmeliydim, gün ışığına tahammül edemiyordum, ümitsizdim, gerçekten yolunu şaşırmış bir hayvan gibi koşmaya başladım, koşabildiğim kadar koştum ve aklımda hep şu düşünce vardı: “Keşke onu da götürebilsem!” ve şu karşı düşünce: “Onun olduğu yerde karanlık var mı ki?”
Nasıl yaşadığımı soruyorsun; İşte böyle yaşıyorum…"
John Maxwell Kutzee "Rüsvayçılık" Eserin baş kahramanı Profesör David Lurinin kızı Lüsiye
Harf ve Lüsinin cevap namesi
"Aziz, Lüsi. Seni dünyalar kadar sevdiğime göre, bunları söylemeye mecburum. Sen büyük bir hatanın
eşiğindesin. Tarihin karşısında boyun eğmek istiyorsun, fakat tuttuğun yol doğru değil. Bu yol seni
liyaketden mahrum edecek, kendine saygı gosteremiyceksin. Yalvarıyorum, bana kulak ver.
Baban. "
"Aziz David,
Sen yine bana dinlememişsin. Ben senin tanıdığın insan değilim. Ben ölüyüm, neyin beni hayata geri vermeye kadir olduğunu henüz bilmiyorum. Bir tek onu biliyorum ki, burdan gidemem. Sen bunu
anlamiyorsun. Bilmiyorum, sana nasıl anlatayım. Sen bana pençelerini sıkı sıkı gözlerine sıkan üç maymunu hatirlatiyorsun. Evet, belki de yanlış yoldayım. Ama ben şimdi fermanı bırakıp mağlup bir şekilde burdan gidersem, hayatım boyunca bu yenilginin tadıcam.Ben her zaman çocuk kalamam Sen de baba hep baba olamazsın. Biliyorum ki, benim iyilgimi
istiyorsun. Ama bu konuda senin koruman bana yardım etmez, bu kez yok.
Senin Lusin ".
Ve son olarak "belirtiler kralı" Koelyonun sözlerini vurgulamak istiyorum:
Kağıt ve kalem harikalar yaratır - ağrıyı azaltır, arzuyu sağlamlaştirir, kayıp güveni geri getirir.