4 Temmuz 2017 Salı

Köyümüzde bir güzel var..

zaman: Temmuz 04, 2017 0 yorum
Ünlü Azerbaycan yazarı Selam Kadirzadenin "Köyümüzde bir güzel var" romanı Sovyet döneminde bile gençlerin en çok okuduğu elden ele iletilen birkaç popüler eserden biriymis ve üzerinden yıllar geçse de yine de ilgiyle karşılanıyor. Henüz doğum evinde iken karisik dusmus Leyla'nın başına gelenler onun bu sırdan haber tutacağının korkusuyla yaşayan baba-annenin heyecanı Leyla ve Göydeniz arasındaki aşk bu aşk uğruna yaptıkları fedakarlık eserin esas mövzusudur.Bu roman kendi anlami ve samimi bir açıklama ile okuyucunun dikkatini çekecektir. Türkiye Türkcesiyle elimden geldigi gibi anlasilir halde ceviri yapdim. Bazi yazi hatalarim olursa af ola ! keyifli okumalar her kese !😊


Adı Leyladır onun. Hayatı bahtiyarlikla, kalbi isteklerle doludur.
Dudaklarındakı gülüşle, gözlerindeki sevinç  adeta ikizi oluşmuştur. Ömründen geçen on
sekiz yılda anne-baba her zaman bu tek kızcığazın nazını çekmiş, üzerine titremiş, onu
ihtiyacsizlik nedir bilmemeye, derti bilmesine izin vermemisdiler.
Baharda açılan gonca gibi  bir hilkatin mutluluğu için bunlar
yeterli miydi? Peki bu akşam kalbini anlaşılmaz, çılgın hislerle dövündüren,
ona kah asudelik, kah da rahatsızlık veren sarhoş ask nereden geldi? Leyla'yı
nasıl buldu ?!
O, üniversitede okuduğu günden Göydeniz adlı bir oğlana vurulmuştu.
Askin hükmü karşısında aciz kalan kız, bu görünmez, sinsi hissi
boğmaya, öldürmeye çalışsa da, buna gucu yetmiyordu. hep Göydenizle
karşılaşmaya, sesini duymayi zorunlu bir ihtiyaç duyuyordu.
Kaç zaman oldu ki, Leyla, bu hissi anlamaya calişsada, bir
meseleyi anlayamıyordu. Anlayamıyordu ki, üniversitede yüzlerce başka adamlar
olduğu halde, o, niye sırf Göydenizi düşünüyor, onun hayali ile yaşıyor, onun
adını sayikliyordu.
Eğer bu ask degilse, peki neydi?
İnsafsız oğlansa her Leyla ile yüz yüze geldiğinde, ancak selamlaşmakla
yetiniyor ve böylece borcunu odemis gibi yapiyordu. Sık sık tekrarlanan bu
dolayı, ani görüşlerde o, aklını şaşırtıp, kendini kaybederse de, Göydeniz hiçbir şey kaybetmiyordu.
Fakat dün beklenmedik bir tesadüf kızı yeniden sarstı, göğüsunde ask
kıvılcımlarını tutuşturdu, şulelendirdi ... Leyla çok intizarında olduğu hoş
dakilarin vüslatina ulaştı; Göydenizle ilk  defa görüşe gitti.
Onlar sabahtan akşama yorulmadan şehrin sokaklarını
dolaştılar, konuştular, dertleşdiler. Leyla hiçbir şey görmedi. İşte gözleri hep Göydenizde
hep ona baktı, ona baktı ...
Evet, o görüşmeden sonra kız  sanki kanat açtı, sevincten ayakları
yerden kesildi, güvercin gibi semalara uçtu ...
Garip, mutlu anlar başlandı Leyla'nın hayatında. Demek, şimdiye kadar o,
hicbir seyden haberi olmayan bir çocukmuş, gençliğin şevkini, yaşamanın anlamını tümüyle
duymuyormuş.

1
Her zaman her şeyi çekinmeden evde ailesine konuşan Leyla, bu sırrını
asla soyeleyemedi. Kalbinde kendisine yenice yuva kurmuş askin, kibrit kutusu
düşürülmüş kelebek gibi bütün gece çırpındı, ona eziyet karışık multuluk verdi.
Kız gözlerini yumdu - Göydenizi gördü, gözlerini açtı - Göydenizi gördü.
Dudakları hep onun ismini fısıldadı.
Sabah, henüz güneş penceresinden selama gelmemiş Leyla yerinden kalkıp el-
yüzünü yıkadı, saçlarını taradı,  masanın karşısına geçti. çerçevesi oymalı
bedennüma aynada iki Leyla birbirine baktı. Beyaz giyimde olan çemberleme,
incebedenli, hurmayı saçlı leylalar; kaşları kırlangıç ​​kanadı gibi gerilmiş gök mavisi,
aydın gözlü ikiz kardeşler. Leylalar utandı, dudaklarını ısırıp sıkça kirpik çaldı ...
sonra mutlulukdanmi, nedense ellerini göğsünün üstüne koyarak güldüler ...
Kız, biraz da aynaya yaklaşıp gözlerine dikkatle baktiginda, aniden
korkar gibi oldu. Beynine garip fikirler geldi. Sanki uykudan şimdi
uyandi.
- Ana, uyandinmi? - diye bir çocuk doğallığı ile seslendi. enderuni
odadan Güneş'in cevabı geldi:
- Ne var, kızım? Bugün sana ne oluyor, böyle erkenden kalkdin?
Leyla cabucak ara kapıyı açıp içeri atıldı. Öncelikle babasını bağrına
basarak, sımsıkı öptü, sonra babasının yatağınin yan tarafinda oturup, onun boynuna sarıldı.
Fikret kızın bu anlaşılmaz hareketlerine saşırdi.
- Sizden bir şey soracağım, doğru cevap vermezseniz, ikinizden de
incinirim, - diye Leyla heyecanla konusmaya başladı. - Annemin gözleri
siyah, babamın gözleri siyah ... peki benimkiler neden mavi?!.
Kızın sesi titredi. O, bu soruyu şakaylami, yoksa Ciddimi soruyordu - bilmek
zordu.
Odada sessizlik oldu. Güneş, boğazında kurşun parçası kalmış gibi azapla
yutkundu; kızdan gizli kocasına dönerek, başının hafif hareketi ile ona
anlaşılması çok zor bir işaret vurdu. Fakat konuşmadı. Fikret ah cekerek,
yatagindan kalkarak anlamlı şekilde Leylaya baktı ve kendini zorla ele alarak
gülümsedi.
- Galiba gök denize çok bakmişsin, onun için gözlerin mavi, - dedi.
Kızı adeta yıldırım çarptı. Telaş içinde bir adım geri atildi, duvara
yaslandı. Yanaklarından başlayan sıcaklık hızla tüm vücuduna sirayet etti; saçları
suratına dağıldı:
"Aman! Babam beni Göydenizle bir arada görmüşmudür ?! "- diye geçen
akşamki gezmeni hatırladı ve daha burada kalamayıp, kendi odasına koştu;
dgoruca yataga yıkılarak ağladı Leyla.
Fikret'i, güneşi de fikir aldı: "Annemin gözleri siyah, babamın gözleri
siyah ... peki benimkiler neden mavidir?!. Olmaya on sekiz yıl gizli kalan müthiş bir
sırrı şimdi Leyla çevremdenmi öğrenmişti? .. "
Soltanovların sakin ailesinde endişe başlandı.


Devami var.......
 

DAN ULDUZU Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review