19 Aralık 2015 Cumartesi

Kitablardan kalemle çizdiklerim...

zaman: Aralık 19, 2015 0 yorum
Kitapları kalemle okumak  yarim okumakdır biraz da. Kalem olmazsa olmaz :) Hiç düzgün bir okuyucu olarak kabul edilmez, kitap okurken mutlaka  sevdiğim cümlelerin altını çiziyim. Böylece, kitapları kendime daha da yakinlaşdırıyorum. Aradan belli bir süre geçtikten sonra kitabı elime aldigimda  altını cizdiğım fikirler neredeyse "gözümun onune gelince" huzur buluyorum. Kitaba eziyet verdiyimin de farkındayım, ama kitaplarımda kendimden "izler" birakmiyınca da onlar bana samimi olmuyorlar.Neyse, kalemle cizdiklerimden bir kısmını paylaşmak istiyorum. Ama bir hususu da ifade edeyim: şimdide övünmek gibi  olmasın, çok kitap okudum, ama sadece parmakla sayılacak kadarı ennn sevdiğim olmus.Yani o kitapları koşulsuz, tereddütsüz herkese tavsiye görürdüm ve derdim ki, ölmeden önce okuyun, mutlaka.  Remarkın "Zafer tağı" eseri.Simdiyedek çok kişiye tavsiye gördüm, herkeste beğenmis .. Buna sevindim :) Keçelim kayıtlara:


"Zafer tağı" ndan:

Dünyada pişmanlık  kadar anlamsız şey yok, zaten hiçbir şeyi iade etmek olmaz. Yoksa hepimiz kutsal olurduk. Hayat bize olgunluk tercih etmedi. Kamillerin yeri müzedir.
En iyi huylar küstah adamlara verilmis, en dayanılmaz kişiler idealistlerdir.
Hiçbir şey tekrar edilmez, biz kendimiz- kendimizi tekrar ediyoruz.
Insan  kendini gerçekle de aldatabilir. Bu ise en  tehlikeli hayaldir.
Huzurlu yaşamak bugünün en büyük serüveni.
Yaşam gerçekleri çok adi ve bayağıdır. Onları canlandıran bizim fantazimizdır. Özgürlük ağalık iddiasında olanların gürültülü şiarıdır.
Sadece basit şeyler insanı asla umutsuz koymaz. Mutluluğu uzakta aramak gerekmiyor, o da basit şeylerden başlıyor.
Kişiden yüz döndermiş aşkı kendisine kıskanmak olur, daha onun yöneldiği kişiye yok.
Hayatın çok güzel kanunu var- hiçbir şey  beklemiyorsansa, hayal kırıklığıyla  kalmayacaksın.
Zaman geçmişe döndüğünde kendi anlamini kaybediyor. Kişiye teselli verir, hem tiksindirir, hem de yabancilasdirir.
Gerçeği yüksek sesle söyleyince ne de miskin olurmuş.
Susanno Tamaro- "Kalbinin götürdüğü yere git"

Sen de seksen yaşına geldiğinde göreceksin ki, insan bu yaşta kendini Eylül ayının sonunda ağaçta yalniz kalmış bir yaprak gibi hissediyor.
Aclıkdan ölmekdense, hiç neden  olmadan ölmek daha kolaydır, azaba isyan edebiliyorsun, hiçliğe yok.
Her erkeğin hayatında- diyordu, - «mükemmel tek bir kadın vardır, her kadının da hayatında bütünlüğüne ulaşabileceği tek bir kişi vardır." Ama buna ulaşmak çok az insana nasip olan alın yazısi. Geri kalan herkes ise kanaatsizlik, sürekli bir beklenti içinde yaşamak zorundadır
Dışarıda çöl, çinarın altında çınar, insanların arasında insanlarla ol.


Rabidranat Tagore


Güneşin hasretiyle gözyaşları döksen, hiç yıldızları da göremezsin.
Uçurumun sadece derinliğine uyup ona aşkını itibar etme.
Şelale böyle şarkı söylüyor: "özgürlüğe kavuşunca kendi şarkımı bestelerim".
Yıldızlar asla korkmuyorlar ki, onları ışıldayan böceklere benzete bilenler olabilir.
Serçe tavus kuşuna acirki, öyle ağır kuyruğu var.
Işık saçtığı için ateşe minnettar ol, ama sürekli sabirla gölgede kalabilir çırağı da unutma.
Unutmayın ki, hayat yolunda ortaya çıkan engeller insanın manevi metanetini denemek içindir.
Hiçbir şeyi kayb etmemişse, kaybın ağırlığını fark etmemişse, demek onun hiç bir şeyi yoktu.

ilk & son....

zaman: Aralık 19, 2015 0 yorum


Ve böylece ilkler anlamını kayb eder. Sonlar daha ilginç olmaya başlayarak yeni bir İLK yaratmaya başlar... (Ş&R)

18 Aralık 2015 Cuma

Samimi ve Yalansiz insanlar icin

zaman: Aralık 18, 2015 1 yorum
Samimiyet - bu söz zamanemizde bir çoklarına yabancı. Günümüzde birçok insanlarda samimiyet yoktur, hatta bir cogu  samimi insanlara `deli` gibi bakıyorlar. Samimi insanları yanlış anlayıp inciterek iki yüzlü insanlarla iletişim daha çok istenmektedir ve sonuçta iki yüzlü (çokyüzlü) insanlar samimi insanlardan daha çok sevilir. Fakat tüm bunlara rağmen samimi insanların çevresinde olmak herkesin arzusudur. Çünkü aslında her birimizin tam samimiyetle - dertlerimizi paylaşırken sahte umut verici tesellilere değil, sadece birilerinin doğru ve yalnışlarımızla yanımızda olduğunu hissetmeye, Bazen dinlenilmeye, Bazen dinlemeye, Bazen gülmeye, Bazen güldürmeye, Bazen sevmeye, Bazen sevilmeye ihtiyacımız var.

Sahte ilişkileri, sahte gülüşü, sahte bakışlar, sahte hareketler bunlardan vazgeçmek, onları reddetmek bu kadar mı zor? Kullandığın masken uzun zaman yuzunde  olsa da bir gün onu takmayı mutlaka unutucaksin. Bu yüzden de sevdiklerine sevgini, sevmediklerine hissettiklerini soylemelisin, onlarla  ortak arkadaşların yuzundende  samimi görünmeye çalışma.

Samimiyet - zayıflık değil, ancak güçlü insanlar kendi yüreğini açmaktan ve zayıflığını göstermekten korkmaz.

Samimiyet - tebessümdür.
Samimiyet - bir dost elidir. O zaman ki, o senin en kötü çıkılmaz halinde bile gülümsüyor ve diyebiliyor: "Korkma! Bir şey düşünürüz. "

Aslında her birimizin samimiyete her şeyden çok ihtiyacımız var. . .
Bazen yeni cevrede ilk tanısmada artık insan kendi samimiyetini gösterir. Karşımızdaki insanla tam samimi olarak (bunu desem yanlış anlar, onu demiyim ayıp olur vb. dusunmeden) iletişimde serbest konuşarak yanlis yorumlanacagimizi düşünmüyoruz. Bu samimiyetin sonucu hiç bir sey kazanmayız. (Samimi ol, ancak ihtiyatliligi unutma!) Samimiyyetimizden kullanılmasına neden yaratmamalıyız. Sonuçta yanlış izlenimler bağışlar ve kendinin farkında olmadan karşındakinin samimiyetine inanıp senden kullanmaya çalışan insanı amacına ulaştırmış olursun. (Samimi ol ancak kulanilinan  olunma!) Çünkü "Çok fazla içtenlik insanı aptal yerine koyar " - (Bernard Shaw).

Samimi insanlar sık ​​inanan olurlar. Onların çevredeki insanlara zamanından sık inanmaları bu insanları hatta uçuruma bile itmiş olur. Bu kalite ne kadar temizlik-saflık kalitesi gibi kaleme verilse de insanların aşırı sıcak olması, onlara bir zarar getirmiş olur. (Samimi ol, ancak saf olma!) Sadece değerli olan sahtekarlıktan uzaklaşarak doğrularla kendisine fiyat verebilmektir! (Samimi ol, ancak kendini unutma!)

Eğer bir insan iyisi, kötüsüyle, hatası, durustluyu ile olduğu gibiyse, kendisini gösteriş için değil, olduğu gibi kabul eletdirmek için çalışırsa, bir sözle, ikiyüzlülükten ne kadar çok uzaksa demek ki, bir o kadar da samimidir.ne kadar karsimdakine  samimi olursam oluyim bu en sevdigim dostum, akraba ve her kimse yalan gordugumde hiss etdigimde ,bende de yalan soyluyen insana samimilikden bir sey kalmaz. Hak etmedigini dusunup uzak durmaya calisirim. Biz ne kadar durustsek karsimizdakida bize durust olmali.  Hayatdaki en buyuk kuralim bu..Demin dedigim gibi - Samimi ol, ancak kendini unutma!

16 Aralık 2015 Çarşamba

Hayvanlara özenen Insanlık

zaman: Aralık 16, 2015 0 yorum
İnsan düşünen, üstün varlıkmış.Evet, düşünen varlıkdır.Çünki kedi, köpek havlar diye havlamaya çalışmadı.Amma insan, düşünerek bunu etdi.İlk önce, hayvanlara bakarak öldürmeyi ögrendi. Ac hayvanların kendilerinden zayıf olanı öldürüp, yediğini gördü.Ve düşündü. "Bende bunu yapabilirim! "dedi. Öldürdü ve yedi. Insana bu yetmedi.Çakalların sadece öfkeden birbirini öldürdüğünü gördü.Ac kalmamak için birbirlerini yok eden  Kaplanlar gördü.Dayanamadi.Aklında tutdu.Ve bir insanı öldürdü. Korkunun ne olduğunu öğrendi insanlık.Korkduğu zaman kacmayı.Mahv olmamak için elinden geleni yapmayi.Vahşi canavarlar onları yemesin diye ölü rolünü oynayan ceylanlar gibi, yanlışı ortaya çıkmasın diye yalan konuşmayı ögrendi.Bir kuşun diğer kuşu toprağa gömdüğünü gördü.Ve öldürdüğü insanı toprağa gömdü.Hep hayvanlardan kötü şeyler ögrenmedi insanlık.Sevmeyi, korumayı, aile olmayı öğrendi insanlık.Şen ötüşen kuşların cıvıltısında, aslanın narasinda, balığın sessizliğinde insan olmayı öğrendi insanlık.Uçan kuşlara çekememezlik yaptı insanlık.Gökde süzülen kartal gibi uçmak istedi. Düşündü ve etdi. Kuş gibi uçan insanlık, balık gibi suda yaşamak, yüzmek istedi.Yüzgücülük hareketleri bile balıklarla aynidir.Torpağın içine giren karıncalara bile gözünü dikdi.Torpağın derinliklerine dalarak, yenilikler aramaya başladı.İnanılmaz, öyle değil mi? Yaşam tarzımız hiç de hayvanlardan farklı deyil.Konusmak? Hayvanların bir birine seslendiğini, bu seslənmeden sonra hareket ettiğini gördü insanlık.Konşudan geri kalmamak için konuşmayı öğrendi insanlık.Kuşların neşeli nağmelerinden melodiler yaratdı.Ve gülmek için hayvanları taklit etmeye başladı. Bu kadar şeyi öğreten hayvanları alay etmege başladı insanlık.Acaba hayvanlar bizden ne öğrendi? Biz insanlıktan ne öğrendi? Biz düşünen varlığız. Hayvanların düşünmediğini kim bilir? Belki de insanların ne zamana kadar hayvan gibi davranacağını, insan olmayı ne zaman ögrenecegini  düşünüyor.

Maskeli yüzler

zaman: Aralık 16, 2015 0 yorum
Bazi  insanlar kendilerini gizlerler. Kimine iyi görunnmek için. Bir insan birini elde etmek için ne kadar istersen yalan konuşabilir, kendisini kaybetmek için ise tüm gerçekleri söyleyebilir.
Birilerini ele almak için sonsuz sayıda yalan söyleyenlerin dilindende nasıl güzel seslenir. "Ne olur yalan olmasın, aldatmak olmasın, ihanet olmasın". Nasılda güzel sesler bunlarin hepsi. Evet sadece sesleniyor. Ama cogunlugu aynı çöp. Yalancının en buyugu . Kendini düşünen ihanetkarlar. Konuştuğunuz sayısız yalanlar gözlerine görünmüyor kimsede yanlış aradikda. Yeter artık bu kadar kendini beğenmişlik. Bir ara zaman ayırıp aynada kendinize bir bakın. Düşünün. Kimlerise yok. En azından bir kerede kendinizi düşünün. Kendiniz hakkında düşünün. Ne olduğunuzu düşünün. Neden böyle olduğunuzu düşünün. Neyin  sizi böyle yaptığını düşünün.

Size maskelerenizi çıkarmayı teklif ederdim. Düşünürsunuz , olmuyor alinmiyormu artık?
Kendinizi öyle batakligin içine sokdunuzki, geri dönüşü bulamıyorsunuz. Bataklığın içinde yok olup gidiyorsunuz. Artık çok zor hatta imkansız gelir bazilarina  sıfırdan başlamak.
Ama bi çaba göstere biliriz diyimi?
 

DAN ULDUZU Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review