Yahudi asıllı, Alman yazar Franz Kafka 1883 yılının 3 Temmuz Prag'da (o zamanlarda Çek Cumhuriyeti Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na dahil idi) doğdu. 1889-1893 yıllarında ilköğretim alan Franz 1901-1906 yıllarında Karl-Ferdinand Üniversitesinde önce kimya, daha sonra hukuk eğitimi almıştır. Babası, Çek asıllı sonradan zengin olmuş bir tacirdir, annesi ise Alman asıllı varlıklı bir Yahudidir. Prag'da doğmuş, Prag Üniversitesi'nde Hukuk eğitimi almıştır. Tıpkı diğer kardeşleri gibi o da Alman okullarında okumuştur.Çeşitli alanlarda çalışmış, verem hastalığına yakalandığı için son işinden ayrılmıştır. 1924 yılının 3 Haziran tedavi aldığı sanatoryumda vefat etmisdir.
Yazar genç yaşlarından edebiyatla meşgul olmuş olsa da, onun ilk eserleri kaybolmuştur. Tahmin edilir ki, onlari kendisi onları yok etmiştir. Ölümünden sonra eserlerinin yayınlanmamasini vasiyet etse de, dostu buna karşılık onun eserlerini yayınladı. Bunun icinde Franz Kafka, ölümünden sonra ünlü olan yazarlar listesinde. Onun en ünlü eserlerine gelince, bunlara "Hüküm", "Dönüşüm", "Adam", "Kanun önünde", "Babama mektup" vb. vb.
Yazarın özel hayatı hakkında onu söyleyebilirim, 2 kızla 3 kez nişanlanmış (biriyle 2 kez), 1 kez evlenmiş, ama bence 1 kez aşık olmuştur. Aşık olduğu kadın ise Milena Yesenka olmuştur. Fakat evlilikten kaçıyor. Evlilikten kaçışına neden olarak hastalığını gösterir, çünkü verem hastasıdır. "Milena'ya mektuplar" kitabında da bu aşkın kanıtları olan mektuplar toplanmıştır. Milena Franz Kafka eserleri incelemiş ve bu eserleri Çek diline çevirmek kararına gelmiştir. Milena ise Viyana'da yaşıyor.Bu tanışma sonucunda onlar arasında dostça başlayan mektublaşmalar giderek aşka dönüştü, hem de birbirlerini hiç görmedikleri halde aşk başladı. 1920-23 yıllarında devam eden mektuplaşma döneminde sadece 2 ya da 3 kez görüşmüsler. Ama bu onların aşklarini hiç de olumsuz etkilemedi, onlar arasındaki bağlılığı daha da güçlendirmis diyebilirim.
Bir insanı görmeden de sevmenin, ona bütün yüreğinle, bütün canınla bağlanabilir bilmenin en güzel örneğidir bu mektuplar. Böyle bir atasözü vardir: "Gözden ırak olan gönülden de ırak olur" - Kafka mektupları ile bu fikri alt üst ediyor. Aşk kalpten geldikden sonra ne mesafe engeller olabilir buna, ne de başka biri. Kafka kendi durumları ile ilgili öyle güzel benzetmeler gösteriyor ki, bu satırları hayranlıkla okuyorsun, bir taraftan da bir kişi tarafından bu kadar sevildiyi icin Milena'ya da gıpta ediyorsun.
İnsan istediği bir şey imkansız olduğunda onu daha çok istiyor, onu elde etmek için daha fazla gayret ediyor ve o şeye daha çok bağlanıyor, Kafka'nın Milena'ya olan sevgisinden de ben neredeyse bunu hissettim. Bir şeyin "imkansız" olduğunu bile bile sevmek, bu Franz ve Milena arasındaki aşkı ifade eder. Çünkü Milena evli bir kadındı ve onun sorumluluğu variydi üzerinde. Bu gayri mümkünlük içerisinde oluştu bu aşk. Belki kimse Milenanı ve Kafkanı da kinamisdir. Ama ben kınamadım. Kitapta Milenanın Kafka'nın arkadasi Maksa yazdığı mektuplar da var, onları okuyan herkes beni de kınamaz galiba. Dogru, böyle aşklara kesin olarak karşıyım, ama bazen istisnalar da ola biliyormuş.
Seven insan mutluluğu karşılıklı sevilmekte görür bazen, ama ne yazık ki, bu, çoğu zaman mutluluk yok, mutsuzluk da getirebilir. Gerçekten olmuş bir olay hakkında bilgi aldıktan sonra bu fikre gelmek zor oldu benim için.
Mektupları okurken kafamda sorular, düşünceler birbirini takip etti. Bazen öyle oldu ki, kimsenin özel hayatına müdahale ediyor gibi hissettim kendimi.Belki de bu mektupların ortaliga cikmasinin müsebbibi olan Milenanın yakın dostu Villy Hass-ın da bu konuyu çok tartdigina eminim. Ama iyi ki, onları yayınlamis, çünkü asıl aşkin ne olduğunu bilmek isteyenler satırlara dökülmüş bu aşkla mutlaka tanısmalilar. Franz Kafka'ya gelince, bu mektuplar olmasaydı, onun iç dünyasını değil, okuycularida onu bu kadar çok sevmezdi belki de. Ünlü insanların iç dünyasını, hayatini bilmek onun hayranlarının hep ilgi alanında olduğunu dikkate alırsak, Kafka severlerin bu açıdan mutlu olduklarını da düşünebiliriz.
Keşke Milenanın Franz Kafka'ya yazdıkları mektuplar da kalsaydi, onları da okuma imkânımız olurdu, her şey daha açık olurdu, bazı taraflar karanlık kalmazdı benim için-bu kitap için
tek üzüldugum nokta budur.
Mektuplarla ilgili olarak şunu da söyleyeyim ki, eser biraz otobiyografik özelliğe de sahiptir. Öyle ki, mektuplardan Franz Kafka'nın hayatının 3-4 yılı hakkında bilgi almak da mümkündür.
Milenayı bir de "Benim mutluluğum sende erimek" diyen Franz Kafka'nın gözünden görmek, bu aşka tanık olmak isteyenler için en ideal seçim, hiç şüphesiz, "Milena'ya mektuplar" dır. Şimdiden hoş mütalieler.
Kitaptan seçdiklerim;
~ Uyku en suçsuz varlıktır, şık insansa en suçlu varlık ~
~ Evliliğin anlamını keskin ve katı bir şekilde tanımlayacak olursak, güvende olmaktır.
~ Milena, öğrenciniz olmak ve sürekli yanlış yapmak isterdim ki, sizin tarafınızdan durmadan azarlanabileyim ~
~Aslında hep aynı şeyi yazıyoruz. Bir ben sana hasta olup olmadığını soruyorum, bir sen bana. Bir ben ölmek istiyorum, bir sen. Ve bir kez, on kez, bin kez sürekli senin yanında olmak istiyorum.
~Farkettim ki galiba erkekler daha fazla acı çekiyorlar ya da başka bir bakış açısıyla, bu konuda karşı koyma güçleri daha az.Oysa kadınlar daima suçsuzca acı çekerler; üstelik '' ellerinde olmaksızın '' değil, gerçek anlamda, ki aslında bu da yine '' ellerinde olmaksızın''a çıkar. Zaten bunları düşünmek boşuna. Tıpkı cehennemdeki tek bir kazanı devirmek için çaba gösterme isteği gibi; birincisi, hiçbir işe yaramaz ve ikincisi, yarasa bile, insan kazanın dışından akan kızgın madde de yanar ama cehennem tüm görkemiyle yerinde kalır.
~ Milena deniz gibi, içindeki su kütleleriyle deniz ne kadar güçlüyse o kadar güçlü, ama yine de ölü ve öncelikle uzaklardaki ay istediğinde, bir yanlış anlama sonucu tüm gücüyle yığılıp kalıyor. Seni tanımıyor ve gelmeni istemesi belki de gerçeği sezmesinden kaynaklanıyor. Senin gerçek varlığının gözlerini daha fazla kamaştırmayacağını seziyor; bundan emin olabilirsin. Acaba gelmek istememenin asıl nedeni bundan korkuyor olman mı güçsüz ruh? ~
~ Şeytanların tarafından işkence edilen insan farkında bile olmadan öcünü en yakınından alır ~
~ Benimsin Milena ... Seni bir daha görmeyecek olsam bile ... ~
~ Yıkılmasına şikayetim yok, zaten yıkılıyordu; yeniden kurulmasından şikayetim var, güçsüzlüğümden şikayetim var, doğmuş olmaktan şikayetim var, güneşin ışığından şikayetim var ~
~ iki insanın birbiriyle evlenmesi için tek bir mantıklı sebep vardır, o da birbirleriyle evlenmelerinin imkansız olmasıdır.
~ Ve her şeye rağmen bazen şuna inanıyorum: Eğer mutluluktan olunuyorsa, bu benim başıma gelmeli. Ve eğer ölüme yazgılı biri mutluluk sayesinde hayatta kalıyorsa, o zaman hayatta kalacağım ~
~ Bekleme odasıyla girilen mücadele uzun sürmez ~
~ Bunu kıskançlıktan söylemiyorum Milena, kıskanç değilim. Ya dünya çok küçük ya da biz çok büyüğüz, ne olursa olsun onu tamamen dolduruyoruz. Kimi kıskanacağım ki? ~
~ İnsan aslında nelere sahip olduğunu bilmeyen bir kapitalist ~
~ Bazen bana öyle gelyor ki, birlikte yaşamak yerine, ölmek üzere mutlu mesut yan yana uzanacağız. Fakat ne olacaksa, senin yanında olacak ~
~ Ben bir ölçüde iyileşmek için yalnızca huzura ihtiyacım olduğunu biliyorum, özel bir tür huzura ya da başka bir açıdan bakacak olursak, özel bir tür hzursuzluğa ~
~ Güçlü insanların da güçsüzlükleri vardır, hatta sanırım Herakles bile bir keresinde bir baygınlık geçirmiş. Fakat ben dişlerim sıkılı, senin o güpegündüz bile gördüğüm gözlerinin önünde her şeye katlanabilirim: uzaklığa, korkaklığa, endişeye, mektupsuzluğa ... ~
~ Karanlık evimden çıkıp sana giden bu daracık tunelde ilerlemeyi büyük bir sevinçle denedim ve beni ben yapan her şeyi yavaş yavaş, bu belki sana doğru giden, ama birdenbire senin yerine o geçit vermeyen taşa "Lütfen yola çıkma" ya çarpan bu tünelin içine attım; şimdi, beni ben yapan her şeyle birlikte, hızla kazarak açtığım bu tüneli yavaş yavaş geri yürümek ve doldurup kapatmak zorundayım. Anlayacağın, biraz acı veriyor ama bunun üzerine bu denli ayrıntılı yazabiliyorsam, o kadar da kötü değil demektir.
~ Hiç kimse cehennemin dibindekiler kadar temiz şarkı söyleyemez; meleklerin söylediğini sandığımız şarkı aslında onlarınki. ~
~ Kalbimde sen varken her şeye katlanabilirim.
~Aklıma geldi de, tek olarak yüzünüzü anımsayamıyorum.Sadece kafe masalarının ardından geçip gidişiniz, görünüşünüz, elbiseniz; bunlar hala gözümün önünde.
~ İnsan bazen erken kalktığında, gerçeğin hemen yatağın yanı başında olduğuna inanır: üzerinde birkaç solmuş çiçekle bir mezar, açık, içine almaya hazır ... ~
~ Seninle karşılıklı merhamet dileniyoruz; ben senden kabuğuma çekilebilmek için izin istiyorum, sen de benden ~
~ Kesin olan az şey var, asla birlikte yaşayamayacak olmamız da bunlardan biri, aynı evde, beden bedene, aynı masada, asla, aynı şehirde bile olamayacağız ~
~ Bazen insanların "neşe" kavramını nereden bulduklarını anlamıyorum, muhtemelen yalnızca üzüntünün zıddı olarak düşünülmüş ~
~ Yanımda yürüyordun Milena, düşünsene yanımda yürümüştün.
~ Hayatımı, kendimi zevke karşı savunarak, onu bitirmeye çalışarak geçirdim. ~
~ Ben tüm zamanımı ve tüm zamalar bin kat fazlasını ve daha iyisi, dünya üzerinde var olan bütün zamanları senin için kullanmak istiyorum; seni düşünmek, senin içinde nefes almak için ...
~ Son şarkımı söylüyorum. Bazısının şarkısı daha uzundur, bazısınınki daha kısa. Fakat aradaki fark yalnızca birkaç kelimeden ibarettir ~
~ Viyana'da en güzel, hem de en delicesine güzel giyindiğin gün hangi gündü biliyor musun? Bu konuda tartışmayalım: pazar.
~ Bu mektuplar sırf acıdan ibaret, acıdan geliyor, dindirilemeyecek bir acıdan, sadece acı veriyor, dindirilemeyecek bir acı, olacak şey mi - üstelik giderek artıyor bu acı. Susmak, yaşamanın tek yolu; burada da, orada da. Kederle; olsun, ne çıkar? Uykuyu daha çocuksu ve derin kılar bu. Ama acı, uykunun - ve gündüzün - içinden geçen bir saban, dayanılır şey değildir bu. ~
~Bu güne kadar hayata katlanamadığımı düşünüyordum, insanlara katlanamadığmı ve bundan utanıyordum. Ama şimdi sen, bana katlanılmaz gelenin hayat olmadığını gösteriyorsun.
~ Benimsin, seni bir daha görmeyecek olsam bile.
~Bugün Milena, Milena, Milena -Başka bir şey yazmayacağım. Hayır yazacağım. Bugün Milena, sadece telaş, yorgunluk ve yokluğun var.
~Aramak için inanmak gerekir, inanmak içinse belki yaşamak için gerekenden daha fazla güç.
~Ben tüm zamanımı ve tüm zamalar bin kat fazlasını ve daha iyisi, dünya üzerinde var olan bütün zamanları senin için kullanmak istiyorum; seni düşünmek, senin içinde nefes almak için ...
~ Mektuplar insanın uykusunu kaçırmak için mükemmel ilaçlardır! ~
~ Belki en çok seni sevdiğimi söylediğimde de söz konusu olan gerçekten sevgi değil; sevgi, senin içimde çevirip durduğum bıçak olman
~ Dış görünüşünün benim için en ufak bir önemi yoktu, beni tek ilgilendiren sözlerindi.
~"Ve gece yazdığın mektup orada işte, nasıl okunabileceğini aklım almıyor, bir göğüs havayı solumak için böyle nasıl daralıp genişliyor, aklım almıyor, senden nasıl uzak kalınır, aklım almıyor.
kitaplari yükleyip indirebilmeniz icin linkler :
Türkce - http://serv11.boxca.com/files/3/tf0b4wyozcwbm0/franz-kafka-milenaya-mektuplar.pdf
Ingilizce - http://serv11.boxca.com/files/8/utnq05e6sa8u6t/frans_kafka_milenaya_mektublar-eng.pdf
Rusca - http://serv11.boxca.com/files/5/7nrof5sy4gfz6y/frans_kafka_milenaya_mektublar-rus.pdf
Yazar genç yaşlarından edebiyatla meşgul olmuş olsa da, onun ilk eserleri kaybolmuştur. Tahmin edilir ki, onlari kendisi onları yok etmiştir. Ölümünden sonra eserlerinin yayınlanmamasini vasiyet etse de, dostu buna karşılık onun eserlerini yayınladı. Bunun icinde Franz Kafka, ölümünden sonra ünlü olan yazarlar listesinde. Onun en ünlü eserlerine gelince, bunlara "Hüküm", "Dönüşüm", "Adam", "Kanun önünde", "Babama mektup" vb. vb.
Yazarın özel hayatı hakkında onu söyleyebilirim, 2 kızla 3 kez nişanlanmış (biriyle 2 kez), 1 kez evlenmiş, ama bence 1 kez aşık olmuştur. Aşık olduğu kadın ise Milena Yesenka olmuştur. Fakat evlilikten kaçıyor. Evlilikten kaçışına neden olarak hastalığını gösterir, çünkü verem hastasıdır. "Milena'ya mektuplar" kitabında da bu aşkın kanıtları olan mektuplar toplanmıştır. Milena Franz Kafka eserleri incelemiş ve bu eserleri Çek diline çevirmek kararına gelmiştir. Milena ise Viyana'da yaşıyor.Bu tanışma sonucunda onlar arasında dostça başlayan mektublaşmalar giderek aşka dönüştü, hem de birbirlerini hiç görmedikleri halde aşk başladı. 1920-23 yıllarında devam eden mektuplaşma döneminde sadece 2 ya da 3 kez görüşmüsler. Ama bu onların aşklarini hiç de olumsuz etkilemedi, onlar arasındaki bağlılığı daha da güçlendirmis diyebilirim.
Bir insanı görmeden de sevmenin, ona bütün yüreğinle, bütün canınla bağlanabilir bilmenin en güzel örneğidir bu mektuplar. Böyle bir atasözü vardir: "Gözden ırak olan gönülden de ırak olur" - Kafka mektupları ile bu fikri alt üst ediyor. Aşk kalpten geldikden sonra ne mesafe engeller olabilir buna, ne de başka biri. Kafka kendi durumları ile ilgili öyle güzel benzetmeler gösteriyor ki, bu satırları hayranlıkla okuyorsun, bir taraftan da bir kişi tarafından bu kadar sevildiyi icin Milena'ya da gıpta ediyorsun.
İnsan istediği bir şey imkansız olduğunda onu daha çok istiyor, onu elde etmek için daha fazla gayret ediyor ve o şeye daha çok bağlanıyor, Kafka'nın Milena'ya olan sevgisinden de ben neredeyse bunu hissettim. Bir şeyin "imkansız" olduğunu bile bile sevmek, bu Franz ve Milena arasındaki aşkı ifade eder. Çünkü Milena evli bir kadındı ve onun sorumluluğu variydi üzerinde. Bu gayri mümkünlük içerisinde oluştu bu aşk. Belki kimse Milenanı ve Kafkanı da kinamisdir. Ama ben kınamadım. Kitapta Milenanın Kafka'nın arkadasi Maksa yazdığı mektuplar da var, onları okuyan herkes beni de kınamaz galiba. Dogru, böyle aşklara kesin olarak karşıyım, ama bazen istisnalar da ola biliyormuş.
Seven insan mutluluğu karşılıklı sevilmekte görür bazen, ama ne yazık ki, bu, çoğu zaman mutluluk yok, mutsuzluk da getirebilir. Gerçekten olmuş bir olay hakkında bilgi aldıktan sonra bu fikre gelmek zor oldu benim için.
Mektupları okurken kafamda sorular, düşünceler birbirini takip etti. Bazen öyle oldu ki, kimsenin özel hayatına müdahale ediyor gibi hissettim kendimi.Belki de bu mektupların ortaliga cikmasinin müsebbibi olan Milenanın yakın dostu Villy Hass-ın da bu konuyu çok tartdigina eminim. Ama iyi ki, onları yayınlamis, çünkü asıl aşkin ne olduğunu bilmek isteyenler satırlara dökülmüş bu aşkla mutlaka tanısmalilar. Franz Kafka'ya gelince, bu mektuplar olmasaydı, onun iç dünyasını değil, okuycularida onu bu kadar çok sevmezdi belki de. Ünlü insanların iç dünyasını, hayatini bilmek onun hayranlarının hep ilgi alanında olduğunu dikkate alırsak, Kafka severlerin bu açıdan mutlu olduklarını da düşünebiliriz.
Keşke Milenanın Franz Kafka'ya yazdıkları mektuplar da kalsaydi, onları da okuma imkânımız olurdu, her şey daha açık olurdu, bazı taraflar karanlık kalmazdı benim için-bu kitap için
tek üzüldugum nokta budur.
Mektuplarla ilgili olarak şunu da söyleyeyim ki, eser biraz otobiyografik özelliğe de sahiptir. Öyle ki, mektuplardan Franz Kafka'nın hayatının 3-4 yılı hakkında bilgi almak da mümkündür.
Milenayı bir de "Benim mutluluğum sende erimek" diyen Franz Kafka'nın gözünden görmek, bu aşka tanık olmak isteyenler için en ideal seçim, hiç şüphesiz, "Milena'ya mektuplar" dır. Şimdiden hoş mütalieler.
Kitaptan seçdiklerim;
~ Uyku en suçsuz varlıktır, şık insansa en suçlu varlık ~
~ Evliliğin anlamını keskin ve katı bir şekilde tanımlayacak olursak, güvende olmaktır.
~ Milena, öğrenciniz olmak ve sürekli yanlış yapmak isterdim ki, sizin tarafınızdan durmadan azarlanabileyim ~
~Aslında hep aynı şeyi yazıyoruz. Bir ben sana hasta olup olmadığını soruyorum, bir sen bana. Bir ben ölmek istiyorum, bir sen. Ve bir kez, on kez, bin kez sürekli senin yanında olmak istiyorum.
~Farkettim ki galiba erkekler daha fazla acı çekiyorlar ya da başka bir bakış açısıyla, bu konuda karşı koyma güçleri daha az.Oysa kadınlar daima suçsuzca acı çekerler; üstelik '' ellerinde olmaksızın '' değil, gerçek anlamda, ki aslında bu da yine '' ellerinde olmaksızın''a çıkar. Zaten bunları düşünmek boşuna. Tıpkı cehennemdeki tek bir kazanı devirmek için çaba gösterme isteği gibi; birincisi, hiçbir işe yaramaz ve ikincisi, yarasa bile, insan kazanın dışından akan kızgın madde de yanar ama cehennem tüm görkemiyle yerinde kalır.
~ Milena deniz gibi, içindeki su kütleleriyle deniz ne kadar güçlüyse o kadar güçlü, ama yine de ölü ve öncelikle uzaklardaki ay istediğinde, bir yanlış anlama sonucu tüm gücüyle yığılıp kalıyor. Seni tanımıyor ve gelmeni istemesi belki de gerçeği sezmesinden kaynaklanıyor. Senin gerçek varlığının gözlerini daha fazla kamaştırmayacağını seziyor; bundan emin olabilirsin. Acaba gelmek istememenin asıl nedeni bundan korkuyor olman mı güçsüz ruh? ~
~ Şeytanların tarafından işkence edilen insan farkında bile olmadan öcünü en yakınından alır ~
~ Benimsin Milena ... Seni bir daha görmeyecek olsam bile ... ~
~ Yıkılmasına şikayetim yok, zaten yıkılıyordu; yeniden kurulmasından şikayetim var, güçsüzlüğümden şikayetim var, doğmuş olmaktan şikayetim var, güneşin ışığından şikayetim var ~
~ iki insanın birbiriyle evlenmesi için tek bir mantıklı sebep vardır, o da birbirleriyle evlenmelerinin imkansız olmasıdır.
~ Ve her şeye rağmen bazen şuna inanıyorum: Eğer mutluluktan olunuyorsa, bu benim başıma gelmeli. Ve eğer ölüme yazgılı biri mutluluk sayesinde hayatta kalıyorsa, o zaman hayatta kalacağım ~
~ Bekleme odasıyla girilen mücadele uzun sürmez ~
~ Bunu kıskançlıktan söylemiyorum Milena, kıskanç değilim. Ya dünya çok küçük ya da biz çok büyüğüz, ne olursa olsun onu tamamen dolduruyoruz. Kimi kıskanacağım ki? ~
~ İnsan aslında nelere sahip olduğunu bilmeyen bir kapitalist ~
~ Bazen bana öyle gelyor ki, birlikte yaşamak yerine, ölmek üzere mutlu mesut yan yana uzanacağız. Fakat ne olacaksa, senin yanında olacak ~
~ Ben bir ölçüde iyileşmek için yalnızca huzura ihtiyacım olduğunu biliyorum, özel bir tür huzura ya da başka bir açıdan bakacak olursak, özel bir tür hzursuzluğa ~
~ Güçlü insanların da güçsüzlükleri vardır, hatta sanırım Herakles bile bir keresinde bir baygınlık geçirmiş. Fakat ben dişlerim sıkılı, senin o güpegündüz bile gördüğüm gözlerinin önünde her şeye katlanabilirim: uzaklığa, korkaklığa, endişeye, mektupsuzluğa ... ~
~ Karanlık evimden çıkıp sana giden bu daracık tunelde ilerlemeyi büyük bir sevinçle denedim ve beni ben yapan her şeyi yavaş yavaş, bu belki sana doğru giden, ama birdenbire senin yerine o geçit vermeyen taşa "Lütfen yola çıkma" ya çarpan bu tünelin içine attım; şimdi, beni ben yapan her şeyle birlikte, hızla kazarak açtığım bu tüneli yavaş yavaş geri yürümek ve doldurup kapatmak zorundayım. Anlayacağın, biraz acı veriyor ama bunun üzerine bu denli ayrıntılı yazabiliyorsam, o kadar da kötü değil demektir.
~ Hiç kimse cehennemin dibindekiler kadar temiz şarkı söyleyemez; meleklerin söylediğini sandığımız şarkı aslında onlarınki. ~
~ Kalbimde sen varken her şeye katlanabilirim.
~Aklıma geldi de, tek olarak yüzünüzü anımsayamıyorum.Sadece kafe masalarının ardından geçip gidişiniz, görünüşünüz, elbiseniz; bunlar hala gözümün önünde.
~ İnsan bazen erken kalktığında, gerçeğin hemen yatağın yanı başında olduğuna inanır: üzerinde birkaç solmuş çiçekle bir mezar, açık, içine almaya hazır ... ~
~ Seninle karşılıklı merhamet dileniyoruz; ben senden kabuğuma çekilebilmek için izin istiyorum, sen de benden ~
~ Kesin olan az şey var, asla birlikte yaşayamayacak olmamız da bunlardan biri, aynı evde, beden bedene, aynı masada, asla, aynı şehirde bile olamayacağız ~
~ Bazen insanların "neşe" kavramını nereden bulduklarını anlamıyorum, muhtemelen yalnızca üzüntünün zıddı olarak düşünülmüş ~
~ Yanımda yürüyordun Milena, düşünsene yanımda yürümüştün.
~ Hayatımı, kendimi zevke karşı savunarak, onu bitirmeye çalışarak geçirdim. ~
~ Ben tüm zamanımı ve tüm zamalar bin kat fazlasını ve daha iyisi, dünya üzerinde var olan bütün zamanları senin için kullanmak istiyorum; seni düşünmek, senin içinde nefes almak için ...
~ Son şarkımı söylüyorum. Bazısının şarkısı daha uzundur, bazısınınki daha kısa. Fakat aradaki fark yalnızca birkaç kelimeden ibarettir ~
~ Viyana'da en güzel, hem de en delicesine güzel giyindiğin gün hangi gündü biliyor musun? Bu konuda tartışmayalım: pazar.
~ Bu mektuplar sırf acıdan ibaret, acıdan geliyor, dindirilemeyecek bir acıdan, sadece acı veriyor, dindirilemeyecek bir acı, olacak şey mi - üstelik giderek artıyor bu acı. Susmak, yaşamanın tek yolu; burada da, orada da. Kederle; olsun, ne çıkar? Uykuyu daha çocuksu ve derin kılar bu. Ama acı, uykunun - ve gündüzün - içinden geçen bir saban, dayanılır şey değildir bu. ~
~Bu güne kadar hayata katlanamadığımı düşünüyordum, insanlara katlanamadığmı ve bundan utanıyordum. Ama şimdi sen, bana katlanılmaz gelenin hayat olmadığını gösteriyorsun.
~ Benimsin, seni bir daha görmeyecek olsam bile.
~Bugün Milena, Milena, Milena -Başka bir şey yazmayacağım. Hayır yazacağım. Bugün Milena, sadece telaş, yorgunluk ve yokluğun var.
~Aramak için inanmak gerekir, inanmak içinse belki yaşamak için gerekenden daha fazla güç.
~Ben tüm zamanımı ve tüm zamalar bin kat fazlasını ve daha iyisi, dünya üzerinde var olan bütün zamanları senin için kullanmak istiyorum; seni düşünmek, senin içinde nefes almak için ...
~ Mektuplar insanın uykusunu kaçırmak için mükemmel ilaçlardır! ~
~ Belki en çok seni sevdiğimi söylediğimde de söz konusu olan gerçekten sevgi değil; sevgi, senin içimde çevirip durduğum bıçak olman
~ Dış görünüşünün benim için en ufak bir önemi yoktu, beni tek ilgilendiren sözlerindi.
~"Ve gece yazdığın mektup orada işte, nasıl okunabileceğini aklım almıyor, bir göğüs havayı solumak için böyle nasıl daralıp genişliyor, aklım almıyor, senden nasıl uzak kalınır, aklım almıyor.
kitaplari yükleyip indirebilmeniz icin linkler :
Türkce - http://serv11.boxca.com/files/3/tf0b4wyozcwbm0/franz-kafka-milenaya-mektuplar.pdf
Ingilizce - http://serv11.boxca.com/files/8/utnq05e6sa8u6t/frans_kafka_milenaya_mektublar-eng.pdf
Rusca - http://serv11.boxca.com/files/5/7nrof5sy4gfz6y/frans_kafka_milenaya_mektublar-rus.pdf