Siz hiç hayatinizda suskun vicdanlarla yüzleşdinizmi? ... Lal buz gibi gözlere bakdınızmı? ... Ya da vicdanın feryadını, isyanını duydunuzmu?
Kaçimiz vicdanımızın gözyaşlarını silmeyi başardık?
Kaçimiz onu yeniden dindirmeyi başardık? Belki de çok az kisi vicdanıyla yüzyüze durmuşdur ...
Nedir vicdan ?! Nedir insanları mum gibi eriten, ve de buz gibi donduran? -
Vicdan biz kendimiziz! vicdan yaptıklarımızın kalp kutusudur. Yıllarca çıkartmakdan korktuğumuz toz basmış hissleridri. Içimizde gizlediğimiz sirrlardir. Vicdan sadece bize ait olan anılar, sadece bizim bildiğimiz sebeblerdir.
Korkuyoruz yüzleşmekten, konuşmaktan ... bazen DUSUNUYORUMKI, vicdanla vücut yere değişse o zaman ruhumuz uzaga koşardı, kendini tanımazdı. O kadar değişik görünürdü ki, aynaya baksaydı eğer ...
Kaçimiz vicdanımızın gözyaşlarını silmeyi başardık?
Kaçimiz onu yeniden dindirmeyi başardık? Belki de çok az kisi vicdanıyla yüzyüze durmuşdur ...
Nedir vicdan ?! Nedir insanları mum gibi eriten, ve de buz gibi donduran? -
Vicdan biz kendimiziz! vicdan yaptıklarımızın kalp kutusudur. Yıllarca çıkartmakdan korktuğumuz toz basmış hissleridri. Içimizde gizlediğimiz sirrlardir. Vicdan sadece bize ait olan anılar, sadece bizim bildiğimiz sebeblerdir.
Korkuyoruz yüzleşmekten, konuşmaktan ... bazen DUSUNUYORUMKI, vicdanla vücut yere değişse o zaman ruhumuz uzaga koşardı, kendini tanımazdı. O kadar değişik görünürdü ki, aynaya baksaydı eğer ...
Çoğu zaman kendimizi susturuyor vicdanımızı görulmeli olduğumuz gerçekleri unutmak için. aslında nasıl olduğumuzu kabul edemediğimiz için. Belki de gücsüzlüyümüz,acizligimiz yüzünden. Peki yitirdiklerimize, incitdiklerimizden dolayı kim cevap verecek? Herkes vicdanını kağıt gibi- ya siyah, ya da beyaz kağıt gibi- katlayıp cebine koysa, o binlerce kimsesizlere, kaderiyle baş başa bırakılan bebeklere, ya da yaşlılar evindeki anne-babalarimiz icin kim sorumluluk taşıyicak? Bir aile, bir toplum olarak yaşıyorsak, o zaman her birimiz suçlu değil miyiz? Her birimiz vicdanımızı bir damla bile kanatmadıkmı? ...
Vicdan insanın ömrünün sonuna kadar şartlar ne olursa olsun bir anlık olsa bile susmuyor. Nefis sürekli bahaneler getirse de, vicdan sürekli olarak insana neyin doğru, neyin yanlış olduğunu söylüyor. Aslında bu, Allah'ın insan için yarattığı mükemmel sistemdir. Aynı zamanda da büyük bir nimettir. İnsan aslında çok mutlu olmalıdır. Çünkü hangi olay ile karşılaşmasından, dünyanın neresine gitmesinden, hangi kültürden olması bakılmaksızın, içinde daima başvurabileceği vicdan gibi bir doğruluk rehberine sahiptir. Unutmayalım, biz de bu doğruluk rehberine sahibiz.
Oysa her şey başka türlü olabilirdi ... Bir kerecik vicdanımızı dinleye bilseydik, dönüb arkaya baka bilseydik ... orada burakdıklarımızı redd edecek, affede bilsek hayat o kadar gunesli olurdi ki ... Ama bebeğini çöpe atan "anneler", evlerinde ebeveynleri için bir karış yer bulmaktan onları huzurevine gönderen evlatlar, yardım edecek gucu varken ihtiyacı olanlardan yüz çevirenler,
başkalarının hayatıni harap edenler yüzünden çogunluk rahat uyuya bilmiyordur belki....
başkalarının hayatıni harap edenler yüzünden çogunluk rahat uyuya bilmiyordur belki....
Gözümüzün önünde baş veren böyle olaylar o kadar ki- yakinlar uzaklaşır, sevgiler unutuluyor, ihanetler unutuluyor, ihanetler artıyor. Bazen o donmuş vicdanlar yerine dürüst insanlar feryat koparır. Ne fayda? bu sadece yağmurdan sonraki güneş gibi sadece göz yaşından ıslanmış yanakları kurutur. Bazen o insanları silkeliyip, uyandirmak istiyorum ...- "Ayılın! Geç olmadan açın gözünüzü.uyaninki ki, bir gün o dünyada sizin yerinize vicdanınız konuşucak.o zaman da inkar edilicek. "- Ne yazık ki. bu bir kişinin yapabileceği iş değil.Vicdan da akıl, kararlılık, sabır, Allah korkusu gibi ahlak özelliğidir. Ahlaklı olmanın bir ölçüsüdür. Vicdanli olmakla ahlaklı olmayı beraberleştiriyorlar bazen, ama bu doğru değil. Çünkü ahlaklı olmak sadece vicdani duyguları duymak değil, vicdanın emrettiğini yerine getirmektir. Vicdana tam teslim olmaktır.
İnsanı vicdanına teslim olmakta samimi hareket etmeye yönelten güç ise imandır.
Bir insan apaçık olan bir zulmü, savaşı, açlıktan veya soğuktan ölen insan manzaralarını, insanların yoksulluk içinde yaşamasını istemez belki de. Fakat iş harekete geçince, insanların bir çoğu bu gerçekleri görmezden gelir, kendi yakasını kenara çeker. "Güya benmi kurtaricam dünyayı? Istesem de, yalniz ne yapabilirim ki? Dünya böyle gelmiş, böyle gidecek "mantığı ile göz önündeki olaylardan yüz çevirir, hiçbir girişim yok, bu duruma razı olur sanki. Yani vicdanını duysada , onu dinlemez, vicdanın emrettiğini yerine getirmiyor.En azindan elimizden gelen duaysa onuda edelim. İmansa ise vicdandan asılıdir. İnsan kendi maddi rahatlığını da kurban verir. Sadece Yaradaninin rızasını kendisine hedef aldığına göre fedakarlık, asıl huzur için gösterilen bir gayret bir çok şeyden daha zevkli olur insan üçün.Bir insanın kendi kendine doğruyu bulması vicdanın en önemli özelliklerindendir. Hiç kimseden yardım almasa bile, vicdan insanı doğruya ulaşdırır.
Genellikle insan nefes aldığı sürece, yaşadığı her olayda gösterdiği tepkilerle ve içinden geçirdiği düşüncelerle denenir. Bu deneme sürecinde karşısında her zaman iki seçenek var. Ya her zaman kötülüğü emreden nefsinin sesine, ya da onu kötülüklerden sakındıran vicdanının sesine kulak asmalıdır. Aslında ikisini de insan duyuyor. Fakat sadece birinin dediklerini gerçekleştirir.
Her insana güzel olan hareketleri ve düşünceyi söyleyen, sağlam muhakeme etmesini, doğruları ve yanlışları birbirinden ayırt edebilmesini sağlayan manevi beceri olarak dürüst yaratılmışız. Dindar, dinsiz, ateist, muhafazakar olursa olsun her insan vicdan sahibidir. İnsanları birbirinden ayıran şey ise vicdanlarını ne kadar kullandıkları. Yani bir insan hırsızlık yaparken, suç işlerken, ahlaksızlık yaparken bunu vicdanı olmadığı için değil, vicdanını kullanacak iradesi olmadığı için yapar.
Ama doğruyu bilmesi insanın ahlaklı olması için yeterli değildir. Ahlaklı olmak irade, akıl, sabır ve kararlılık gerektirir ve elbette ki tevazu ...
Bir insan apaçık olan bir zulmü, savaşı, açlıktan veya soğuktan ölen insan manzaralarını, insanların yoksulluk içinde yaşamasını istemez belki de. Fakat iş harekete geçince, insanların bir çoğu bu gerçekleri görmezden gelir, kendi yakasını kenara çeker. "Güya benmi kurtaricam dünyayı? Istesem de, yalniz ne yapabilirim ki? Dünya böyle gelmiş, böyle gidecek "mantığı ile göz önündeki olaylardan yüz çevirir, hiçbir girişim yok, bu duruma razı olur sanki. Yani vicdanını duysada , onu dinlemez, vicdanın emrettiğini yerine getirmiyor.En azindan elimizden gelen duaysa onuda edelim. İmansa ise vicdandan asılıdir. İnsan kendi maddi rahatlığını da kurban verir. Sadece Yaradaninin rızasını kendisine hedef aldığına göre fedakarlık, asıl huzur için gösterilen bir gayret bir çok şeyden daha zevkli olur insan üçün.Bir insanın kendi kendine doğruyu bulması vicdanın en önemli özelliklerindendir. Hiç kimseden yardım almasa bile, vicdan insanı doğruya ulaşdırır.
Genellikle insan nefes aldığı sürece, yaşadığı her olayda gösterdiği tepkilerle ve içinden geçirdiği düşüncelerle denenir. Bu deneme sürecinde karşısında her zaman iki seçenek var. Ya her zaman kötülüğü emreden nefsinin sesine, ya da onu kötülüklerden sakındıran vicdanının sesine kulak asmalıdır. Aslında ikisini de insan duyuyor. Fakat sadece birinin dediklerini gerçekleştirir.
Her insana güzel olan hareketleri ve düşünceyi söyleyen, sağlam muhakeme etmesini, doğruları ve yanlışları birbirinden ayırt edebilmesini sağlayan manevi beceri olarak dürüst yaratılmışız. Dindar, dinsiz, ateist, muhafazakar olursa olsun her insan vicdan sahibidir. İnsanları birbirinden ayıran şey ise vicdanlarını ne kadar kullandıkları. Yani bir insan hırsızlık yaparken, suç işlerken, ahlaksızlık yaparken bunu vicdanı olmadığı için değil, vicdanını kullanacak iradesi olmadığı için yapar.
Ama doğruyu bilmesi insanın ahlaklı olması için yeterli değildir. Ahlaklı olmak irade, akıl, sabır ve kararlılık gerektirir ve elbette ki tevazu ...
Ama herkes sadece bunu düşünmeli - "VİCDAN SUSDUKDA BÜTÜN YAŞAM BOŞUNA SARF EDILIYORDUR ...!