28 Şubat 2016 Pazar

Şair Mikayıl Müşvik - şiirleri (Türkçe çeviri)

zaman: Şubat 28, 2016
Mikayıl Müşvik (1908-1938)

Şair Mikayıl Müşvik (İsmayılzade Mikail Abdulkadir oğlu) 1908 5 Haziran Bakü'nün Hızı kendinde ziyalı ailesinde dünyaya gelmiştir. Henüz buçuk ay olurken annesini, 6 yaşında ise babasını kaybeden Mikail kardeşleri ile birlikte yetim kalmış, yakın akrabalarının himayesinde büyümüştür. Onun babasi Mirze Kadir İsmayılzadə "Saadet" okulunda öğretmen calişmakla beraber "Vüsaqi" mahlasıyla şiirler yazıyordu. Yeri gelmişken, büyük besteci M.Maqomayev "Şah İsmail" operasını Mirza Kadirin aynı adlı eseri üzerine yaratmıştır.

M.Müşfiqin terbiyesine anneannesi  büyük ilgi göstermiştir. O, çok masal, efsane, halk şiirleri ve şarkıları, bayatı ve ninnileriezber bilirdi. M.Müşvik ilköğretim eğitimini devrimden önce Rus-Tatar okulunda almış sonra eğitimini Azerbaycan Devlet Pedagoji Enstitüsü'nün dil ve edebiyyat Fakültesi'nde sürdürmüştür (1927-1931). Çalışma faaliyetine eğitimci olarak başlamış genç şair 7 il Bakının orta okullarında öğretmenlik yapmıştır. Son iş yeri 18 numaralı Bakü orta okulu olmuştur (bu okul şimdi onun adını taşıyor).

Şiirsel yaratıcılığa 1926 yılında Genç İşçi gazetesinde yayımladığı "Bir gün" şiirile başlayan genç şair düzenli olarak basında  olur ve aynı zamanda sanatsal tercüme ile de ciddi şekilde ilgileniyor. AS Puşkin'in "Çingeneler" (Ş.Abbasovla birlikte) ve MYLermontovun "Demon" poemalarını (R. Rıza ile birlikte), Hayyam'ın birçok rübailerini, T.Şevçenkonun şiirlerini ve başka şairlerin mirasından örnekleri tercüme eden Mikail Müşvik M.F.Axundovun A.S.Puşkinin ölümüne yazdığı meşhur "Doğu şiir" nı de Azerbaycan diline çevirir.

M.Müşfiq hapis dusmeden önce "Çağlayan" şiir koleksiyonu tasarladı yayıncılığa bildirdi. Buraya şair son yıllardaki sii`rleri ile birlikte daha önce yaratmış olduğu en iyi şiirsel eserlerini de dahil etmişti. "Çağlayan" bir tür onun on yıllık şiirsel faaliyetinin nihai kitabı olacaktı ki, 1937 yılında şair "Halk düşmanı" damgası ile tutuklanır ve 1938 Ocak 6-de kısaca çeken mahkeme oturumunda hakkında çıkarılmış ölüm hükmü aynı gün icra olunur . 30 yaşında kurşuna dizilerek infaz edilmiştir.  zulüm cenderesine düşenlerin sadece kendileri değil, eşleri, çocukları, anne-babaları, kardeşleri, akrabaları, kısaca bütün soyu, sopu zulüm çarkının dişlileri arasında yok edilmiştir

Müşvikin eşi Dilber Axundzadenin 1968 yılında Bakü'de "Müzikal günlerim" adlı anılar kitabı yayınlanıyor, 2005 yılında ise kitabın son genişletilmiş baskısı "Gençlik" neşriyyatında piyasaya sürüldü.aslında mikayıl müşfiq'in şiirlerinde kullandığı dil aynı Hüseyn Cavid'in eserlerinde olduğu gibi (ki o da gulag kampında ölmüştür) İstanbul Türkçesine çok yakın ..
 Onun "Yine o bağ olaydı", "Oku, tar" ve bir takım başka eserleri Azerbaycan şiir hazinesinin incileri sırasındadır.Mikail Müşfik’in pek çok şah eseri değişik dillere, o cümleden Batı dillerine tercüme edilmiş.
“Oku tar”, avcı elinden kurtulmak isteyen yaralı ceylanın yalvaran bakışlarıdır adeta.
“Oku tar”,  insanın insana reva gördüğü zulmü, hayvanların hayvanlara reva görmediğini gösteren bir ibret kitabesidir.
“Oku tar”, yüreğinde taşıdığı Allah inancı ve vatan aşkı uğruna maruz kaldığı zulme baş eğmeyen bir kahramanın destanıdır.
“Oku tar”, öylesine ustalıkla yazılmıştır ki, şiiri okurken adeta yüreğinizin susuzluktan kavrulduğunu, içinizin garip duygularla titrediğini hissedersiniz.
“Oku tar” şiiri, başlı başına çalışma konusu olabilecek muhtevaya sahiptir.

Azerbaycan’ın halk şairi Mikail Müşfik’in  şiirlerinden bölümleri değerli okurlarımla paylaşmak için Türkçeye çevirdim

YİNE O BAĞ OLAYDI


“Yine o bağ olaydı, yine toplanarak siz  
O bağa göçeydiniz. 
Biz de muradımızca felekten gün çalaydık, 
Size komşu olaydık. 
Yine o bağ olaydı, seni tez-tez göreydim, 
Kaleme söz vereydim. 
Yine o bağ olaydı, yine o kumlu sahil, 
Sular öteydi dil-dil. 
Arzuya bak, sevgilim, tellerinden ince mi? 
Söyle, yüreğince mi? 
Yine o bağ olaydı, yine size geleydik, 
Konuşaydık, güleydik. 
Ürkek bakışlarınla ruhumu dindireydin, 
Beni sevindireydin. 
Gizli sohbet açaydık ruhun ihtiyacından, 
Kardeşinden, bacından 
Çekinerek çok zaman sohbeti değişeydin, 
Benimle gülüşeydin. 

Yine o bağ olaydı, seni tez-tez göreydim, 
Kaleme söz vereydim. 
Her gün bir yeni nağme, her gün bir yeni ilham
Yazaydım sabah-akşam. 
Arzuya bak, sevgilim, tellerinden ince mi? 
Söyle, yüreğince mi? 


 

Mikayil Müşfik - Çal Tar! (oxu, tar!)

“Oku, tar, Oku tar!..
Sesinden en latif şiirler dinleyim,
Oku tar, bir müddet kadar,
Nağmeni su gibi yanan ruhuma serpeyim.

Oku tar!
Seni kim unudar (unutur)?
Ey geniş kitlelerin acısı, şerbeti,
Alevli sanatı!
Gözleri kıbleye açılan çit örülmüş binalar,
Dinlemiş ezelden sesini.
Takkeli babalar, peçeli analar,
***

Oku tar:
Düşüncemde uyansın,
Bahar’ın, Seyid'in gazeli;

Oku, tar, cana gelsin
Şirvan’ın, Gence’nin sevimli güzeli!
***
Sen ey tar!...
Gülleri emekçinin ellerinin kanından
Renk alan halılar,
Halılar üstüne uzanmış
Dudağı tomurcuklar,
" - Ey, saki, medet kıl, soğudu şarabın,
İncitme gönlünü bu evi viranın! "
Diye söyleyen tok sözlü şairler,
Heva ve hevesinden doymayan açgözlü şairler:
Nedim’ler, Vakıf’lar,
Güzellik sırrına vakıflar
Hep seni dinlemiş;
Söylemiş, inlemiş.
Şimdi de bizim için 
Oku, tar!

Seni kim unudar (unutur)?

________________________________

Kurban olduğum
Bilmem, beni neçin atmış, unutmuş,
Cövri-cefalarına kurban olduğum?
Yoksa özgesine yüzünü tutmuş
Yeni sevdasına kurban olduğum?

Ben Dilberi sordum gelip gittikten,
Dediler, uzlaşmaz, küsmüş senden,
Ben iltifat ettim, o kaçtı benden,
Mülteci edasına kurban olduğum!

O benim sevgilim, o benim annem,
Zaten yüzüm gülmez, açılmaz aynam.
Bilmem nerde kaldı o nazlı durnam,
O hoş sedasına kurban olduğum?

Ayrılıq oduna gönül durmaz,
Aşk oduna yanan bir daha yanmaz,
Çektiğim naleden neçin uyanmaz,
Şirin röyasına kurban olduğum?
___________________________________
Ressam, sevgilimin resmini gel çek
Ressam, sevgilimin resmini sen çek,
Sevgilim güzeldir, sen de güzel çek.
Nazına varınca kalemden el çek,
Izin ver onun nazını ben kendim çekeyim.
Çek onun siyahtan siyah telini,
Çek, ressam, çek onun ince belini.
Gözüne varınca hatırla elini,
Can alıcı gözünü ben kendim çekeyim.
Çek Tanrı verdiği güzel kulunu,
Çek dört bir yanını, sağı solunu.
Çek onun geçtiği hayat yolunu,
Izin ver ayak izini ben kendim çekeyim ...
_______________________________
_Neçin gelmedin?
Bekledim yolunu hasret içinde,
Tükendi dermanım, neçin gelmedin?
Şehdi-vüsalından üzüldü elim,
Ey dilber afetim, neçin gelmedin?
Elimdeki kalem bir sedefli saz,
Ne kadar sinin için coşar, yorulmaz!
Aramızda olan zincir kırılmaz,
Ey sözüm-sohbetim, neçin gelmedin?
Bekledim yolunu, hava karardı,
Bu karanlık hava ruhumu sardı.
Senden mahzun gönül sevinç umardı,
Sen ey seadetim, neçin gelmedin?
-------------------
Bahçede güller her yan
çiçek açmış renkli
Karşıma çıktı bir oglan
Aşkıma çare oglan
Kaşı kaman, yandım aman
Dedi tatlıdır kelimelerin
Canımı alır gözlerin
Yok deme bana Dayanamam
Elimi senden uzmərəm
Gel, gel, ay gözelim,
Aşkım ilacı sensin
Ben sevdim, sen sevdin
Ben sevdim onu kalbim ile
Sevgimi getirdim dile
___________________________

Ana dedim, yüreğime yanar odlar saçıldı,
Ana dedim, bir ürperiş hasıl oldu canımda,
Ana dedim, karşımda güzel bir sahne açıldı,
Ana dedim, fakat onu görmez oldum yanımda.
Ana, ana! ... Bu kelimenin vurgunuyam ezelden,
Onu güzel anlatamaz düşündüğüm satırlar.
Ana olmaz bize her bir "yavrum" diyen güzelden,
Çünkü onun hilgetinde ayrıca bir füsun var.
Başka alem yaşamadım böyle güzel bir biçimde,
Onu kimse güzelliğin cilvesinde yaratmış;
Ana, ana ... çiçekli bir fidandır ki, içimde
Ta ezelden kök salarak, yüreyimde boy atmış.
O fidanı bazi faqıt istiyorum çekerek,
Koparayım içimden, fakat onda varlığım
Sızılarkən, sanki bir ses kopub ince ve titrek
Bir lisanla söylüyor ki: - Bana dokunma, yazığım!
Çünkü seni ben besledim, ben büyüttüm, okşadım,
Söylediğin sözler ki var beşiyinin üstünde
Okuduğum türkülerin gölgesidir, evladım!
Bana ait kagitlar var her kitapta, her dinde.
Ne doğru söz yazıqlar ki, görmemişim onu ​​ben,
Diyorlar ki, Müşfiq, hasta bir cocukdun, ananı
Baban gibi soğuk eller kucağına çekerken,
Sadece acı feganların titretirdi her yanı.
Şimdi bana herkes: - Anan, baban var mı? - Söylerse,
Diyorum ki, - kapılmadan bir hülyaya, bir hissə-
Olan olmuş, geçen geçmiş, şimdi beni yaşatan
Bir kutsal, samimi emelim var, bulduğum.
İnandığım bir kıble var, o da her gün, her zaman
Yorulmayan kollarımla, düşünerek yapdığım
Bİr alemdir, bir alem ki, semaları kıpkızıl,
Yüksekləri, alçakları, fəzaları kıpkızıl!

Mikayil Müşfik’e Allah (c.c.) Rahmet diliyoruz, makamı cennet olsun. (Âmin!)


0 yorum:

Yorum Gönder

 

DAN ULDUZU Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review