28 Ağustos 2016 Pazar

[ Reşid Behbudov ] - Yalqızam Yalqız (Yalnızam yalnız) Türkiye türkçesi ile

zaman: Ağustos 28, 2016 0 yorum
Gönlüm senin esirin, kalbim senindir, yar, kalbim senindir.
İnsaf eyle hoş sözle, beni gel dindir, yar, beni gel dindir
Söyle, nedir bu edalar, bu işve, bu naz.
Gider bir gün bu güzellik, sana da kalmaz

Yalnızam yalnız, yalnızam yalnız.
Gel beni mihnete, oda salan vefasız
Söyle, nedir bu edalar, bu işve, bu naz.
Gider bir gün bu güzellik, sana da kalmaz.

Dağlar başı dumandır, yine dumandır, yar, yine dumandır.
Ayrılığın ölümden bana yamandır, yar, bana yamandır.

Söyle, nedir bu edalar, bu işve, bu naz.
Gider bir gün bu güzellik, sana da kalmaz
Yalnızam yalnız, yalnızam yalnız.
Gel beni mihnete, oda salan vefasız

Söyle, nedir bu edalar, bu işve, bu naz.
Gider bir gün bu güzellik, sana da kalmaz.
zaman: Ağustos 28, 2016 0 yorum
Seninle bir sonbahar mevsimiydi tanıştık,
Sanki birbirimizi yıllarca aramıştık,
Düşmeden el diline mesut günler yaşadık.
Yabancı olduk şimdi yazık birbirimize,
istersen gel dönelim eski günlerimize.

Bazı gün ben küserdim, darılırdın bazı sen.
Barıştırırdı bizi alnıma konan busen.
Ayrıldık ayrılalı ne haldeyim bir bilsen.
Yabancı olduk şimdi yazık birbirimize,
İstersen gel dönelim eski günlerimize.

13 Ağustos 2016 Cumartesi

Nermine Memedova və Sinan Seid- Evlerinin Önü Yonca (Hikayesi )

zaman: Ağustos 13, 2016 3 yorum
Azerbaycan izleyicisinin sevgisini kazanan Sinan Said'in çok garip hayat hikayesi var. Bağdat şehrinde radyo sunuculuğu yapan, aslen Irak türkmeni olan Sinan Seid Bakü'ye 1958'de ele radyo sunucusu olarak davet edilir. Bir zaman sonra Bakü ona vatani gibi gelir. Gelirken eğitimi olmayan Sinan Seid yüksek öğrenimini de Bakude şehirde alır. O zamanlar bilmiyordu ki, ömrünün sonlarında gençliğinin Bakusunu çok özleyecek.

Sinan Said kendisini asıl Azerbaycanlı hissediyor, Azerbaycanı tüm varlığı ile seviyordu. Radyoda çalışmaya başlayan lider yakında Azerbaycan'da kendi sevgisine karşılık olarak büyük sevgi kazanır. Onu vatanı olarak yaptığı ülkede himaye ediyor, hem maddi, hem de manevi yardım ediyorlardı.

Sinan Seid harikulade sesi ile hem Arap dilinde olan haftalık programını seslendirir, hem haberleri okuyor, hem de Azerbaycan edebiyatının seçkin yazarlarının eserlerini Arapça'ya tercüme ediyordu. Öyle ki, Nermine Memmedova ile de tanışması burada başlıyor.

Azerbaycan sahnesinin Çalıquşusu

Ünlü Kiyasbeylilər soyundan Nermine Memmedovanın asıl adı Feride olup. Sonradan annesi "Çalıkuşu" romanındaki kahramanın onuruna konulan ismin kızının kaderine romandaki gibi etkileyebileceğini düşünerek adını değiştirir "Nermin" yapar. Gitgide isim deyişilerek "Nərmine" gibi oluyor.
Nermine Memmedova bestekar Tofiq Kuliyevin, Kenber Hüseynlinin, Cihangir Cahangirovun, Said Rüstemovun, Ramiz Mustafayev, Andrey Babayevin, Eşref Abbasovun, Ağabacı Rzayevanın şarkılarını ifa ediyor, gitgide "Ay ışığında", "Sirrimi bilmedin", "Alagöz", "Aman avcı "," Gilenar "," Hardasan yar "," İlk anılar "," Nar-nar "," Karanfil "," Dahası "şarkıları ile meşhurlaşır.

"Halk düşmanı" nin kızının zorlukları

Nərminə hanım 60'lı yılların başlarında annesinin soyundan olan aydın bir adam - Ramiz Kiyasbəyli ile evlenir ve bu evlilik onun tek çocuğu Sevinç (Sevinç Kiyasbeyli - şimdi Onkoloji merkezinde tıp doktoru, profesördür) doğar.

Nermine Hanım'ın babası Ağası beyin "halk düşmanı" damgası ile sürgün olunması onların ailesine mutsuzluk getiriyor, Nərminə okuldan ayrılmak zorunda kalıyor. Ama sonradan eğitimini sürdürüyor, BDU-nun Filoloji Fakültesi'nde Elövset Abdullayev, Ağamusa Ahundov, Yusuf Seyidov gibi profesörlerden ders alır. Yaklaşık aynı yıllarda Sinan Said de aynı üniversitenin gazetecilik fakültesinde eğitim alır. Ancak okudukları üniversitede birbirini tanımak şansları olmuyor. Radyoda olan tanismalari ile düet teklifi aynı saatlerde yapılır.


Sinan Said'in yakın dostu, sırdaşı Nahid Hacızade hatıralarında şarkının varoluş tarihini şöyle anlatır:

"Ona ikiodalı ev vermişlerdi. "İnturist" den kendi evine taşimisti. "Volga" arabasi alması da onu çok sevindirirdi.

Genel redaktorumuz hep söylerdi: "Sinan Said'i gözden kacirma. Gariptir, ondan ayrılma. Her akşam ona git. İstersen, onunla da kalabilirsin. Bekar adamsın. İkiniz de sıkılmazsınız ".

Akşamları Sinan Said  çay yapardi. Bu zaman o, dudakaltı tatlı, biraz da hüzünlü şarkılar okurdu. Bir parçası kulağımda seslendi: "Ninni, yavrum, ninni". O şarkıyı bitirmeden yalvardım:

- Sinan, qadan alım, bir de oku!

Bir kere dedim:

- Sinan, gel bu şarkıyı filme yazdır, her kes dinlesin. Biz ölüp gideceğiz, izin ver şarkı hatira kalsın, yaşasın.

Sinan Said  sasirarak:

- Beyim, sen ne konuşuyorsun? Ben spiker, gülerler bana. Sen bir görsen, duyaydin, Bağdat'ta, Kerkük'te bu şarkıyı nasıl okuyorlar? Onlardan sonra benim okumam gülünç görünür.

- Görünmez, efendim, görünmez. Kendin de görürsün ki, senin senin herkesin kalbini titretir.

Sinan Said gülümsedi:

- Beyim, belki de böyle yapalim. Sen bana bir şarkıcı kadın bul. Biz duet okuyalım. O zaman başka türlü seslenir bu şarkı.

Ben çok isimler çektim,Rübabe Muradova, Şövkət Elekberova, Sara Kedimova, Flora Kerimova… Daha kimlər, kimlər…

Sinan Said de bu şarkıcıları tanıyordu. Ancak hiç biri yureginden  haber vermedi.

Bir gün nerdense geliiyorduk. Radioada hor ansamblının konseri denemesi yapiliyordu. Solist Nermine Memmedova idi. Sinan Said benim kolumdan tuttu.

- Buldum, buldum. Bu hanım okuyabilir "Ninni yavrum" u. Kendisi de iyi okur.

Ben Nermine hanimi Sinan Səidlə tanışdirdim. Çok sevinse de, okumaya izin vermedi:

- Ben bu lehçe ile böyle tatlı okuyamam, - dedi.

Ancak nasıl oldusa kabul etdi. calismalar başlandı. Sinan Said de, Nərminə hanım da sarkiya yürekten yeltendiler. Son olarak, birkaç şarkı hazır bulundu.

Sinan Seid dedi:

- Bunları Kerkük hoyratları, daha doğrusu, Kerkük-Irak şarkıları adıyla verelim. izin ver ele bu adla da yaşasın "Kerkük-Irak şarkıları".

O zamandan beri bu şarkılar yaşıyor, sevilir.: "Okuyorlar Nermine Memmedova ve Sinan Seid" sözleri seslenenince herkes kulak verir ".

Onların birlikte okudukları "Ninni, yavrum, ninni", "Ben seni sevmişim, allam", "Altın yüzük", "Sevdi yar" şarkıları "Kerkük halk şarkıları" adı altında çekilen yazılır.


1990 yılında Sinan Seid, yedi yıl sonra - 1997 yılında ise Nermine Memmedova vefat etdi. Ama onların ifasında bize hatira kalan Kerkük türküleri  Azerbaycanlılar, tüm Türkçe konuşan halklar tarafından sevile-sevile dinlenilir.


evlerinin önü yonca
yonca kalkmış dam boyunca
boyu uzun beli ince

ninne yarım ninne
esmer yarım ninne
ninne ninne

evlerin ögü lale
saki doldur ver piyala
yoldaş olak düşek yola

ninne yarım ninne
esmer yarım ninne
ninne ninne

evlerinin ögü darçın
felek koymur gözüm açım (vallah açım)
seni alıp hara kaçım

ninne yarım ninne
esmer yarım ninne
ninne ninne

6 Ağustos 2016 Cumartesi

İbn-i Sina (980-1037)Hayy bin Yakzan

zaman: Ağustos 06, 2016 0 yorum
 filosof ve hekim.(Fars veya Türk [1] [2] kökenli olduğu tahmin edilmektedir) Buhara yakınlarında dogulmuş, Hamedanda vefat etmiş. Mezarıda Hamedandadır. Evde iyi  bir dini ve dunyevi ilim aldıkdan sonra  Buharaya gelmiş  Ebu Abdullahdan  felsefe ilminin esaslarini oyrenmiş  Ferabinin şehrinde  Aristoltelin  Metafizikgi  ile tanışdıkdan sonra  yunan filozofunun devamcılarindan biri olmuşdur. Bu konuda Ebu Ali boyle yazmışdır.  kırk kere okumama  ve ezber bildiyime ragmen  metafizigin anlami  yine benim icin  anlaşilmaz olarak kalıyordu . Sonunda  vaz gecip  kendi kendime dedim,  hayir  ben bu kitabin icindekileri anlayamıycam.  Ama tesadufen  kitap pazarinda  esnafdan uc  dirheme aldıgım felsefe hakında  bir kitap  yardımıma yetışdi .Aldım ,  anladim  ki  bu kitap Ebu Nesr El Ferabinin  metafizik  kitabınin anlatımıdır.Eve geldim  derhal okumaya başladim.  bin kere okumama  ve ezber bildiyime bakmayarak  metafizigin anlami  yine benim icin  anlasilmaz olarak kaliyordu . Sonunda  vaz gecib kendi kendime dedim,  _ yok ben bu kitabin icindekileri anlayamiycam.  Ama tesadufen  kitap pazarinda  esnafdan uc  dirheme aldigim felsefe hakinda  bir kitap  yardimima yetisdi .Aldim , gordum ki  bu Ebu Nesr El Ferabinin  metafizik  kitabinin anlatimidir.Eve geldim  derhal okunaya basladim.  Gozlerim onunde yeni bir alem gelisdi.Ibn Sinanin zanniyca felsefenin esas  gayesi  ilimleri  benimseyib  son neticede Allahi derk etmekdir. Sifa kitabi ve  Nicat kitabi  adli baslica  eserlerinde insanlarin hem fiziki, hemde manevi varliginin  tedavi  yollarini gosteriyor. Ibn Sina avrupada  buyuk hekim gibi taninir.

Ibn Sinanin zanniyca felsefenin esas  gayesi  ilimleri  benimseyib  son notucede Allahi derk etmekdir. Sifa kitabi ve  Nicat kitabi  adli baslica  eserlerinde insanlarin hem fiziki, hemde manevi varliginin  muayene yollarini gosteriyor. Pifoqorizmin aleyhine  cikip yaziyor ki, rakamlari  somut cisimde  ayrila bilemez. Ruh olmezdir. Ibn Sinaya gore Allah  kainati maksatsiz  yaratmisdir, Allahin isleri  zamandan haricdir. Ibn Sina avrupada  buyuk hekim gibi taninir.lahi derk etmekdir. Sifa kitabi ve  Nicat kitabi  adli başlica  eserlerinde insanlarin hem fiziki, hemde manevi varliginin  muayene yollarini gosteriyor. Pifoqorizmin aleyhine  cıkıp yaziyor ki, rakamlari  somut cisimde  ayrila bilemez. Ruh olmezdir. Ibn Sinaya gore Allah  kainati maksatsiz  yaratmisdir, Allahin isleri  zamandan haricdir. Ibn Sina avrupada  buyuk hekim gibi taninir.

Hayy bin Yakzan  felsefe romanindan bir parca
 O dedi. Fiziogonomika  o ilimlerden biridirki   hakiki neyse  olani  insana oyretir Cunki o insan tabiatinin herkesin  gizlemeye calisdigi  ve en gizli yonlerini asikar edib ,  her hangi  bir kudretin  elin cuzi dokunmasiyla seni kamillik  derecesine yukseltir. Aksine  kim seni dogru  yoldan sakindiracaksa    anlasilan mahv oldun.
 Bak  simdi  seni ahate edenlerin seni bir addim bile  rahat burakmayan  yol arkadaslarinin  yapdigi gibi .
 Bak  karsinda  giden o adam ki var , yalanci ve bosbogazdir. Uydurmaci  ve bos konusandir. O sana oyle haber getirir ki , hic bir zaman hakikati yalandan ayiramazsin. Sende olani olmayandan , hakikati  yalandan  ayirmak icib  ne kadar eziyet  cekmeye mecbur olursun. Boylelikle  ya  bahtin seni bu yalnis yoldan cikaricak, yada  her zamanki gibi  yalan ve uydurmalar aginda  batib bogulacaksin.
 Senin  sagindan giden o adam yolunu azmisdir, oyleki  sinirlendi ne dille  onu sakinlesdirmek olur , ne de  nevazis, gonul almayla.
 Solunda giden ise  midesiz, sohret duskunu aygirdir. Ancak kara toprak onun nefsini doyura bilir.
 Ey bedbaht, sen onlara katildin,  ve yalniz  basini alip  kacmakla onlarin elinden  kurtula bilirsin. Bir haldeki hayla kacmaya imkan yokdur,  senin elin onlarin  uzerinde amirlik etsin, hukmun  onlari itaatde saklasin. Cunki  yalniz onlardan  guclu ve iradeli  olmakla onlari  boyun eğdirte bilirsin





2 Ağustos 2016 Salı

SATILAMAYAN DEĞERLER...

zaman: Ağustos 02, 2016 0 yorum
Bu yazıyı böyle sözlerle  başliycam:

"Nice insanlar gördüm, üzerinde elbise yok

Nice elbiseler gördüm içinde insan yok .... »

Yaşadıgnız yıllar boyu hayatınızda ne kadar insan olmuş, kimisi dost, kimisi tanıdık, kimisi sadece akraba. Her birisi nasılsa farkli, ama neyle farkli sorusunu hiç kendinize sordunuzmu? Hoşumuza gitmeyen hadiselerle karşılaştığımizda hep zamaneni gunahkar çıkartıyoruz, fakat hic kimse kenndinde yanlış görmek istemez, çünkü biz kendimizi  kolayca rahat hissetmek istiyoruz, omuzlarımızda yük taşımak istemiyoruz, sorumlu olmak istemiyoruz ve elbette ki diğer birisinde hata bulmak bize daha kolay , ama neden? Neden biz kötülüğü  yapinca sonra kendimizi haklı çıkarıyoruz? Demek ki içimizde korku var, çünkü sadece kötülüğü insan korka korka eder, ama iyilik yaparken istiyoruz ki herkes bunu görsün, böyle fikir orta çıkıyor ki bu iyilik bile kendimizi kimseye göstermek için gereklidir ... .Peki yürekten gelen iyilik, hangisinden  ki hic kimsenin haberi yok, böyle birşeyi son kez ne zaman yaptiniz? Neden herşeyi birilerinin gözünde yükseltmek için yapıyorlar? Biliyormusunuz bu iki farklı iyiligin farkı nedir? Birini kimin içinse yapdikda yürekten yapmiyoruz, ama içimizden gelerek yaptigimizda garip bir sevinç doluyor kalbimize, adeta yeniden dünyaya geliyorsun ve artık umurunda bile olmuyor kimse .bunu anliyormu yoksa yok umrunda bile olmaz, esas sen kimseyi sevindirdiyin ve duyduğun o «Cok sagol» yaralarına bir merhem gibi yayılıyor..

Şu anda maddi durumu iyilestirmek için ne kadar cok şanslar var, ve gözümün önünde ne kadar insan görevinde ve genellikle maddi durum bakimindan daha ileri gidiyor  ve benim beynimde, kalbimde  yine bir soru ortaya çıkar, neden maddiyat iyileşince, manevi değerler bir yere kaybolup gidiyor? Para insanı degistiriyormu yoksa iç yüzünü göstertiyor? Hatta küçük bir olay aklıma geldi, internette çoğunuz belki ona denk gelmişsiniz:

«Şehirde küçük bir röportaj hazırladılar, çekim için elemanlardan birini yemek yiyen adamların yanına gönderiyorlardı ki o aç olduğunu söyleyerek onlardan biraz yemek istedi, gun bitiyordu, fakat hiçkimse yemeğini paylaşmak istemedi, günün sonunda çekimin elemani bir evsize yaklaştı ve elindeki pizzadan bir parça lütf etdi, baska biri geldi  ac oldugunu soyledi çok enteresan ama bu evsiz sonra ne yiyecegini bile düşünmeden yemeği ona uzattı, bundan duygulanan çekim ekibi ceplerinde ki paraları ona verdiler, evsiz bu adam çok şaşirdi ve hatta ağladı »

Burda iki ahlak, mantık gördüm ... .iyilik etki  karşina  çıksın çünkü hayat bumerang gibi ve ikinci mantık bunu gösteriyor ki ac gözlüyü bir kenara at, pul-paranın önemli oldmadigini aklina kazi
, sadece insani niteliklerini öne çeken insanlar gerçek anlamda zenginler... .En azından  sevdiginiz Öteki Dünya'ya götürmek istediginiz  paraniz  bile orda gecerli olmuycak ... ..İnsana bir efendi gibi yaklaşin, o zaman hayatın asıl güzelliğini göreceksiniz) Mutlaka 
 

DAN ULDUZU Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review