21 Nisan 2017 Cuma

"Şu hortumlu dünyada fil yalnız bir hayvandır" -A. Şerif İzgören

zaman: Nisan 21, 2017 0 yorum
Bu kitap gelecekteki bireysel yaşamını planlamak isteyenler için yazılmıştır.
Dünyada tanınmış insanların tecrübe ve hayata bakışları ile yazarın yaşamı boyunca kazandığı kişisel deneyim ve fikirlerinden bahsediyor.
Başarılı bir geleceğe nasıl sahip olunacağı, bu başarıya giderken bireysel gücün nasıl kullanılacağı, kişilerin neyi, neden istediklerini bilmelerinin önemi, kim olduğunuz, benlik, alışkanlıklar, sevgi, işiniz, olumlu düşünce, hayat, dinleme, mücadele, iyilik, idealler, tutku, gülümsemek, değer vermek, karar almak, doğallık, üretmek, anlamak, görüntü, inanç, iletişim, yurt sevgisi ve gelecekle ilgili konulardan oluşmaktadır.

 Not:  okumaktan bikmayacaginiz kitaptır. Çünkü İzgören bey işini bilir desek daha uygun olur 😌 Esasende kitabı okurken yazarın sizinle, karşılıklı konuştuğunu zann edersiniz ... 😊

Kitaptan seçdiklerim;

~ Belki de başarı size okulların, TV programlarının, filmlerin etrafınızdaki Çıstak lüks arabaların pompaladıkları değildir. ~

~ Başarı istediğinizi elde etmenizdir, mutluluk ise elde ettiğinizi istemeniz. ~



~ Okulda a, b, c, d şıkları arasına sıkışmış bir hayat sunuyorlar size. Tüm Geleceginiz a, b, c, d şıklarından hangisini seçtiğinize bağlı. Dört şıkkın arasına sıkışmış bir başarı sistemi.
Okul bitip hayata attığınıza bir bakıyorsunuz hiç a, b, c, d şıkkı yok. Seçenekleri siz yaratıyorsunuz ve ürettikleriniz hiçbir zaman 100 üzerinden değil. ~

~Hiç tanımadığınız bir daha belki hiç göremeyeceğiniz insanlara iyiylik yapın. Bu size daha bir insan yapar ve varlık nedeninizi hissettirir.En önemlisi kendinizi mutlu hissederseniz ve asıl iyiliği kendinize yapmış olursunuz.. ~

~ Başarıya daha az muhtaç olun ~


~Her engel hayat koşullarımızı iyileştirecek bir fırsattır.~
~Her şeyin fiyatını bilen değil,değerini bilen insan olmaya çalışalım.~
~Hayat size verilmiş en büyük armağandır. Değerini farkedemezseniz bile en azından hak etmeye çalışın.~

17 Nisan 2017 Pazartesi

"Şeker Portakalı" Jose Mauro De Vasconcelos

zaman: Nisan 17, 2017 0 yorum
Merhaba, arkadaşlar! Bugün size çocuk romanı olan Şeker portakalından bahs edicegim.Eser Jose Mauro de Vasconcelos tarafından 1968 yılında yazıldi.Ayni zamanda eserde yazarın çocukluğundan da izler yer alıyor.Yazar eseri 12 gün içinde yazdığını soyluyor.Ailesinden sefkat görmeyen ve bu sefkati  başkasında bulan küçük Zezeden bahsediyor. Zeze fakir ailenin çocuğudur. Aşırı yaramaz olduğu için onu tanıyan herkes ondan şikayet ediyor. Ancak Zeze hem çok zeki, vede hassas çocuktur. 5 yaşında kendi kendine okumayı öğrenen Zeze günlerin bir günü üzüntüyle tanışır.
   Eser Brazilya ailesinde cereyan ediyor.Yoksul ailenin oğlu olan 5 yaşındaki Zeze haylazlığıyla insanlari bıktiracak kadar  tüm mahalleye kan yutturuyor. Herkes ona "şeytanın oğlu" diyor.
Zeze bununla beraber hayal dünyası geniş, tek başına okumayı öğrenecek derecede zeki ve hassas bir çocuktur. O, herkes tarafından öyle de sevilmeyen ogretmenine gül hediyye edicek kadar genişlikte büyük kalbe sahip.
    Zeze sokakta yaramaz, okuldaysa akıllı davranır.Yaşadıkları evlerini yoksulluk yüzünden terk eden aile yeni eve yerleşir. bu evde Zeze bir şeker portakalı ağacı ile dost olur.O günlük başına gelenleri Minguinho adını verdiği keyfi iyi olduğu zamanlarda Xururuca diye çağırdığı bu ağaçla paylaşır. Arkadaşları Manuel Valaderes ve Arivaldo ile ilişkileri, ablasıyla aralarındaki kardeş sevgisi, ailesi tarafından sık sık dayak yedigi eseri ilginçlestiriyor.Lakin eserin sonunda Zezenin dostlarını kaybetmesi onun bir an içinde büyümesine neden olur.
   onuda soyleyim ki, eseri okuyan herkes göz yaşlarına sahip olamadığını söylüyordu,  benim gibi gözyaşları avucunun içinde olan birisinde de boyle oldu.Zeze'nin saf, masum soruları bazı yerde beni gülümsetdi ("Sizce, gelecek hafta büyümüş olur muyum?"):))
Kısacası en sevdiğim kitaplar listesine girmeyi başardı bu kitap.Onu diyebilirim ki okuyan herkes Zeze de kendini bula bilecek. Belkide  her birimiz o günleri yaşadık.

                    Eserden seçdiklerim:
- "Neyin var Zeze?"
- "Hiç. Şarkı söylüyordum."
- "Şarkı mı söylüyordun?"
- "Evet"
- "Öyleyse ben sağır olmalıym"

İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretemeyecektim.

~ Gırtlağıma bir şey düğümlenmişti, yediklerim boğazımdan geçmek bilmiyordu... Uyuyalım.. İnsan uyudu mu her şeyi unutur~


~ Şeytan kız öfkeliydi. Sevgililerinden biriyle kavga etmişti herhalde. Yolun sonundakiyle mi, yoksa başındakiyle mi acaba?))) ~


- "Yarın gideceğiz ve ipek kağıdı alacağız. Dünyanın en güzel balonunu yapmana yardım edeceğim. O kadar güzel olacak ki yıldızlar bile kıskanacak."

- "Boşuna zahmet etme. En güzeli ilk yapılan balondur. İlk başarılı olmazsa bir daha yapamaz insan ya da yapmak istemez.."


- "Onu öldüreceğim!"
- "Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?"
- "Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek."


-"Daha çok anlat"
-"Hoşuna gidiyor mu?"
-"Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum"
-"Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?"
-"Gider gibi yaparız"


~ Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi. ~


~ Bazıları için ölmek kolaydı. Uğursuz bir trenin gelmesi yetiyordu, tamamdı bu iş. Ama benim için göklere uçmak ne kadar güçtü. Herkes engel olmak için bacaklarımı tutuyordu. ~


-"Hiç yaşama isteğim yok artık. İyileşirsem kötü bir çocuk olacağım. Anlayamazsın sen. Artık uslu durmama değecek kimsem kalmadı."

-"Çok uslu olman da gereksiz. Çocuk ol, o her zamanki küçük çocuk"
-"Niçin? Herkes beni dövsün diye mi? Herkes beni azarlasın diye mi?.."


“O çağlarda, bizim çağımızda yani, yıllar önce bir Budala Prens’in, mihrabın önünde diz çökmüş ‘Budala’nın, gözleri yaşlarla dolarak ikonlara şunu sorduğunu bilmiyordum:
“OLUP BİTENLERİ ÇOCUKLARA NİÇİN ANLATMALI?”
Gerçek, sevgili Portugam; bunları bana çok erken anlatmış olmalarıdır.
Hoşça kal!”   




 

DAN ULDUZU Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review